Chris Paul veya CP3 şu anda NBA liginin en önemli point guard oyuncularından birisi olarak gösterilmekte. Hatta bir reklam filminde Magic Johnson ve Steve Nash ligin gördüğü en üstün point guard oyuncuları olarak aynı masada oturmaktadırlar ve Magic Johnson sonrasında “Chris Paul üstün point guard oyuncular masasında oturmayı çoktan hak etmiştir” der. Chris Paul’ün ulusal olarak ünlü olması ne NBA, ne de iki yıllık üniversite kariyerinde gerçekleşir. Chris Paul lisenin son sınıfında ulusal haberlere konu olur.
Chris Paul’ün ailesiyle çok yakın ilişkisi vardır. Bütün akrabalarıyla zaman geçirmeyi sever. Ancak küçüklüğünden itibaren her basketbol maçına gelen sadece tek kişi vardır. Annesi, babası, kuzenleri ve çok sevdiği teyzesi maçlarına zaman zaman geliyor olsalar da Chris Paul’ün dedesi hiçbir maçı kaçırmaz. Hemen bench arkasında yerini alır ve torununu durmadan destekler. Bu nedenle Chris Paul’ün dedesiyle çok özel bir ilişkisi vardır. Annesi bir röportajında “Onlar dede ve torun değil de, sanki birer kardeş gibiler” der.
Chris Paul 14 Kasım 2002 yılında lise son sınıftayken üniversitede basketbol bursu almak için Wake Forest ile anlaşır. Kendisini Wake Forest Üniversitesi öğrencisi ve basketbol oyuncusu olan imzayı okuduğu West Forsyth Lisesi’nin spor salonunda imzalayan Chris Paul’u o gün ebeveynleri, kuzenleri, akrabaları ve dedesi yalnız bırakmaz. O gün Chris Paul kadar en az dedesi Nathaniel Jones’un da yüzünde büyük bir mutluluk vardır.
Nathaniel Jones bütün günü başında Wake Forest Üniversitesi’nin şapkasıyla geçirir ve hem fotoğraf hem de video çekimlerinde özellikle gözüksün diye şapkasını düzeltir. Ufak bir dükkanı olan Nathaniel Jones ne zaman Chris Paul’ün maçı olsa dükkanını kapatır ve maç olduğunu bilen civar müşterileri de o saatlerde hiç uğramaz. İmzanın olduğu gün dükkanını hiç açmayan Nathaniel Jones ertesi gün bir gün ertelediği müşterilerini karşılarken onlardan gelen tebriklerle torunuyla daha da çok gurur duymaya başlar. İşinin yoğunluğu esnasında dinlenmek ve biraz hava almak için dükkanından çıkan Nathaniel Jones, evinin hemen yanında yer alan otoparkta, aynı mahallede yaşayan ve yaşları 14 ile 15 arasında değişen 5 kişinin saldırısına uğrar. Olay yerinde hayatını kaybeden 61 yaşındaki Jones’un cüzdanı çalınmıştır ve başında Wake Forest Üniversitesi şapkası vardır. Aylar sonra cinayet zanlısı 5 kişi yakalanır ve ömür boyu hapse mahkum edilirler.
Dedesinin saldırıya uğradığı anda okulunun Amerikan Futbol maçını izleyen Chris Paul’a acı haberi kuzeni verir. Hayatındaki en yakın kişiyi kaybeden ve dünyası alt üst olan Chris Paul’un iki gün sonra lisesi adına önemli bir maçı vardır. Canı maça çıkmak istemez ve “Dedem için bir şeyler yapmalıyım, o yokken salonda ben hiç oynayamam” der. Bunun üzerine teyzesi, yeğenine moral vermek için “Senin o maça çıkmanı deden her şeyden çok isterdi. Onun her yaşı için de bir sayı at, 61 sayıyla maçı bitir” diyerek ufak da olsa teselli etmeye çalışır. Bu maça kadar bir maçta attığı en yüksek sayı 39 sayı olan Chris Paul’un 61 sayı atması neredeyse imkansızdır ve North Carolina eyaletinde bir lise maçında bir oyuncunun attığı en yüksek sayı 66 sayıdır ve yaklaşan dahi henüz yoktur.
Chris Paul maça çıkarken salonun büyük bir kısmı boştur. Ailesinden destek için sadece babası gelmiştir. Acı olayın üzerinden sadece 2 gün geçtiği içinailenin yaşı henüz bitmemiştir. Chris Paul, teyzesiyle olan konuşmasını ve bu maç için planını kimseye anlatmaz. Maç başlar ve Chris Paul bütün enerjisini sahaya verir. Her imkanda şut atmaya veya potaya penetre etmeye başlar. Şutları basket olur ve basket oldukça Chris Paul merkezli setler daha çok oynanır. Kulaktan kulağa Chris Paul’un harika bir oynadığı yayılmaya başlar: Salon içindekiler de mesajlarla maça gelmeyen okul arkadaşlarını ve tanıdıklarını maça çağırmaya başlarlar.
Chris Paul sadece ikinci çeyrekte 24 sayı attıktan sonra annesinin kulağına da artık oğlunun müthiş bir maç çıkardığı haberi gitmiştir. Üçüncü çeyrek başladığında ise salonda yer kalmaz. Chris Paul temposundan ve oyunundan hiçbir şey kaybetmeden sayılarını atmaya devam eder. Maçın bitimine iki dakika kala Chris Paul 59 sayıyı bulmuştur ve top kendisindedir. Hücum süresini iyice kullanarak oyununu ayarlamaya çalışır, bir anda içeriye dalar, şuta kalkar ve şutu o gün bir çok kez olduğu gibi basket olur. Bu esnada rakip oyuncunun temasından bu pozisyon basket faul ile sonuçlanır ve Chris Paul üstüne bir de serbest atış atma hakkı kazanır.
Temastan sonra yere düşen Chris Paul, 61 sayıya ulaşmanın etkisiyle bir süre yerde kalır, o an için daha sonra “Yere uzandığımda artık rahatlamıştım çünkü bu anın hiçbir zaman unutamayacağım bir an olduğunu biliyordum. Sanki orada ölmüş ve cennete gitmiş gibiydim” demiştir. Ayağa kalktıktan sonra serbest atış çizgisine giden Chris Paul artık 61 sayıya ulaşmıştır ama bir lise maçında bir oyuncunun en çok sayı atma rekoruna da sadece 6 sayı uzaktadır. Fakat Chris Paul bunu düşünmez bile, serbest atışı bilerek kaçırır ve ardından takım koçu onu kenara alır.
Kenara geldikten sonra babasına sarılan Chris Paul orada iki gündür tuttuğu gözyaşlarını akıtmaya başlar. Baba oğul dakikalarca sarılı kalıp birbirlerinin omuzlarında ağlarlar.
“Her ne kadar dedemi çok özlüyor olsam da onun geri gelmeyeceğini biliyorum. Onun hayatına son verenlerin ömür boyu hapisle ceza alması beni ilk başta oldukça mutlu etmişti. Ancak şimdi daha yaşlıyım ve sanırım bu işin sonunun böyle olmasını istemiyorum. O dönemde 14-15 yaşlarındaydılar ve önlerinde uzun bir hayat vardı. Keşke onlarla konuşup onları affettiğimi söyleyebilsem.”
Chris Paul