Dennis Rodman, hepimiz biliriz onun nasıl çılgın biri olduğunu. Her maça farklı saç rengiyle çıkmasını, Madonna ile ilişkisini, Utah Jazz ile final serisi oynanırken Amerikan Güreşi yapmasını, canı istediğinde kadın kıyafetleriyle gezmesini, kendi kendisiyle evlenip gelinlik giymesini, Carmen Electra ile Las Vegas’ta evlenip “Sarhoştum, hatırlamıyorum” diyerek 3 gün sonra boşanmasını, Kuzey Kore’yi ziyaret etmesini ve bunun gibi birçok sporcuda olmayan olağandışı hareketlerini biliriz. Ama hikayenin daha öncesine, Dennis Rodman’ın bizim bildiğimiz Dennis Rodman olmadan öncesine bir yolculuk yaparsak hiç de bu kadar rengarenk bir hayat çıkmıyor karşımıza.
13 Mayıs 1961’te New Jersey’de dünyaya gelen Dennis Rodman’ı annesi büyütür. Babası Philander, Dennis Rodman 6 yaşındayken evi terk edip Filipinler’e yerleşir. Baba Philander’in kadınlarla ilişkisi o kadar iyidir ki Dennis Rodman’ın iki öz kız kardeşi dışında 45 de üvey kardeşi vardır ve Dennis Rodman en büyükleridir. Dennis Rodman babasıyla tam 45 yıl sonra 2012 yılında tekrar bir araya gelir ama onun öncesinde “Babamı yıllardır görmüyorum ki ortada özlenecek bir durum olsun, olaya şöyle bakıyorum; bir adam benim dünyaya gelmeme neden oldu, bu benim bir babam olduğum anlamına gelmez” demiştir.
Babasının Dennis Rodman ve iki kız kardeşi Debra ve Kim’i terk etmesinden sonra annesi Shirley çocuklarını alıp Dallas’a taşınır. Akla gelebilececek neredeyse her işe girip çıkan anne Shirley’in tek derdi 3 çocuğunun da önüne karınlarını doyurabilmeleri için yemek koymaktır. 3 kardeş okula başlarlar ve okul dışında ortak noktaları beraber basketbol oynamaktır.
Dennis’in kardeşleri Debra ve Kim basketbolda o kadar iyi hale gelirler ki lise takımın kız takımına girmenin yanında Dennis’i teke tek maçlarda kolaylıkla yenmektedirler. Dennis Rodman, lisesinin basketbol takımına giriş yapar ama ya maç kadrosuna alınmaz ya da hep kenarda oturur. Basketbolda süre alamayıp turnike atmakta bile zorlanırken şansını bir de Amerikan Futbolu’nda dener ama takıma giremez.
18 yaşında liseden mezun olan Dennis Rodman’ın boyu da 1.68m’dir. Para kazanmak için işe başlaması gerektiğini düşünen Dennis Rodman, Dallas Fort Worth Uluslararası Havalimanı’nda temizlikçi olarak çalışmaya başlar. Bu sırada tutkusu basketboldan vazgeçmez ve sokaklarda oynamaya devam eder.
Bir gece çalıştığı havalimanına gizlice giren Dennis Rodman onlarca saat çalar. Bir süre sonra tutuklanan Dennis Rodman saatleri kendisi için veya satmak için değil de arkadaşlarına dağıtmak için çaldığını söyler. Polis bu ifadeye inanmaz ama Dennis ve polisler beraberce Dennis’in arkadaşlarını ziyaret ederler ve çalınan tüm saatleri geri toplarlar. Öyle ki arkadaşlarından biri kendisine verilen saati değerinden daha ucuza satmıştır ancak Dennis hapse girmesin diye kendi cebinden üstüne ekleyerek saatin gerçek değerini geri verir.
İşinden kovulan Dennis Rodman yeni iş olarak araba yıkamaya başlar. Bu sırada boyu inanılmaz bir şekilde uzayan Dennis Rodman 22 yaşında 2.01m olur. 4 yılda 33cm uzayan Dennis Rodman’ın sokak basketbolundaki başarısı Gainesville Üniversitesi’nin dikkatini çekerr ve kendisine basketbol bursu verirler. Basketbol takımının en iyisi olmasına rağmen basketbol takımında kalması için gereken not ortalamasını tutturamayan Dennis Rodman kısa süre içide okulu terk etmek zorunda kalır. Annesi de hayatını düzene sokuncaya kadar Dennis Rodman’ı eve almayacağını söyler.
22 yaşındaki genç adam artık sokakta basketbol oynadığı gibi basketbol oynadığı sahalarda, köprü altlarında ve hatta köpek kulübelerinde yaşamaya başlar. Ancak sokak basketbolundaki ünü daha da artmaya başlar. Southeastern Oklohoma Üniversitesi, Dennis ile iletişime geçip burs teklif etmek ister ama ortada bir sorun vardır; Dennis herhangi bir evde yaşamadığı için kendisine ulaşmak imkansızdır ve nerede olduğunu öğrenmek sadece etrafa salınan haberlerle mümkündür.
Günlerce süren aramalardan sonra bulunan Dennis Rodman gelen bu yeni teklifi kabul eder ve bu defa başarısız olmayacağına dair söz verir. Daha önce hiç doğru düzgün bir maçta oynamayan Dennis Rodman üniversitedeki ilk yılında 26 sayı ve 13.1 ribaund ortalamaları yakalar.
Görüldüğü gibi Dennis Rodman aslında iyi de bir hücum oyuncusu olmuştur ama bu özelliğini NBA’de neden kullanmadığına dair gelen sorulara sonraki yıllarda “Takımda benden daha iyi hücumcular vardı, neden gücümü hücumda harcayayım ki?” şeklinde cevap vermiştir.
Üniversitede sonraki iki yılında 15.9 sayı ve 17.8 ribaund ortalamaları yapan Dennis Rodman 25 yaşında NBA draftına katılır. Detroit Pistons tarafından 27. sıradan draft edilen Dennis Rodman’ın NBA hikayesi de başlamış olur.
Dennis Rodman “Nasıl bu kadar çok ribaund alabiliyorsun” sorusuna “Ribaund almak için ter kokusunu seveceksin ve ben hayatım boyunca ter kokan insanlarla yan yana bulundum” demiştir.
Serbest atışları neden hiç konsantre olmadan hemen kullandığına dair gelen sorulara ise “Serbest atış atmaktan nefret ediyorum. O anda zaman duruyor ve herkes bana bakıyor. Herkesin beni izlemesini, o gözlerin benim üzerimde olması beni rahatsız ediyor” diyerek içindeki utangaç tarafı ortaya çıkarmıştır. Dennis Rodman’ın takım içindeki utangaçlığı o derece ileri noktadar ki Chicago Bulls’ta Michael Jordan ve Scottie Pippen ile konuşurken onların gözlerine bakamayıp başını öne eğdiğini takımdaki herkes bilmektedir.
Hatta Dennis Rodman’ın oynadığı takımlarda en iyi arkadaşları takım arkadaşları değil de takım salonunun temizlikçileri olmuştur. Dışarıda “anormal” birisi olarak görünmesinin nedeni olarak da “Orada başka bir kimliğe girmek zorundayım ki o anda orada olayım. Yoksa ben, ben olursam, evden dışarı çıkamam, çıkarsam da en yakın fast food yerinden yemek alır eve gelirim” der.
Işıkların altında ne kadar parlarsa parlasın, ne kadar bize “vahşi” gelirse gelsin, aslında kimsenin bilmediği ve sadece kendi içerisinde bir dünyaya sahip olan Dennis Rodman sanki Charles Bukowski’nin sporcu versiyonu gibi. İşini yaptığında en iyisini yapan ama geri kalanında bize göre “anormal” olan, oysa öz kimliğini içinde saklayan.
“Şimdilerde deli biri olduğumu söylüyorlar. Ama basketbol salonlarını doldurmak için reklamımı yaptıklarında bu hiç sorun değildi.”
“Beyaz kadınlarla geziyorum ve bu durum çok insanı üzüyor, özellikle de siyah kadınları.”
“Parkeye çıktığımda gözlerim oyuluyor, burnum kırılıyor, bedenim çöküyor. İşte oyundaki bu acıyı seviyorum.”“Paranın olduğu yerde uyuşturuca da vardır. Yani NBA’de uyuşturucu yoktur demek aptallıktır.”
“Basketbol oynadığım sürece istediğim kadını elde edebilirim.”
“Larry Bird’un hakkını vermek lazım. Muhteşem bir oyuncuydu, oyunu çok iyi biliyordu ve zekiydi.”“Hayat bir yüzme havuzu gibidir. Suyun içine dalarsın ama ne kadar derin olduğunu göremezsin.”
“Beş yıl boyunca genelevdeki en iyi fahişeymişim gibi hissettim kendimi. Ama herkes benden daha çok para kazanıyordu.”
“Maç içindeki oyuncuların her birinden daha çok açım bu oyuna. Her ribaund benim için ölüm kalım meselesi.”“Shaq’i izlerken hiçbir şey hissetmiyorum.”
“En az elli kere binalardan kaçarak uzaklaştım. Öyle yatak odalarında bulundum ki kadınlar üzerime bıçaklarla ve silahlarla saldırıyorlardı.”
“Elvis’in öldüğünü söylüyorlar. Hayır, tam şu anda ona bakıyorsunuz. Elvis ölmedi, renk değiştirdi.”“Benden başka kimsenin yapmadığı tek şey tek bir ribaund için bile 3-4 defa zıplamaktır.”
“NBA’in yarısı seks demek. Geri kalan yarısı ise para demektir.”
“Michael Jordan’ın smaç yaparken yaptığını ribaund alırken yapmak istiyorum.”“Mezar kazıcısının basketbolcu versiyonuyum.”
“Her maç istesem 20 sayı atarım ama bu benim amacım değil.”
Dennis Rodman
Sanırım NBA’de en sevdiğim isimdir. (Sabonis NBA’de oynamaya başlayıncaya kadar ) Henüz saçlarını boyatmaya başlamadan önce ,”Bad Boys” zamanlarından beri.. Daha 2 gün önce kendisi hakkında bir dolu şey okuyup , burada da rastlamak kendi adıma hoş bir tesadüf oldu , ki bu yazının tarihi de 2 gün öncesi :)) Dennis bizi anmış olmalı :)
Ellerinize sağlık, bir de Jean Claude Van Damme ile rol aldığı film var tabi ;)