Jamaika denilince akılda ilk belirenlerdir Bob Marley ve Usain Bolt. Müzik ve sporun zirvesinde yer alan bu iki insanın vatanında yer alan Mavi Dağlar (Blue Mountains) dünyanın en güzel kahvelerinden biri olan Jamaica Blue Mountain Kahvesi için ev sahipliğini yapmaktadır. Bu ada ülkesi müzikle kalbe dokunan, sporla heyecanlandıran ve kahveyle en yüksekten tatlandıran bir karayip havasını dünyaya yaymaktadır.
Jamaika, Karayip Denizinde Küba ve Haiti arasında yer alan, Karayiplerin en büyük üçüncü adası olan bir Orta Amerika ada ülkesidir. Adanın ilk yerlileri MÖ 4000 ve 1000 yılları arasında kökeni Güney Amerikalı olan Arawak ve Taino halklarından oluşmaktaydı. Christopher Columbus (Kristof Kolomb) 1494 yılında adaya geldiğinde tarihe geçen “Gördüğüm en mükemmel ada” söyleminde bulunmuştur. O dönemde adada küçük büyük 200 yerleşim birimi bulunmaktaydı ve hepsinin yönetimi “Köylerin Şefi” olan tek bir kişide toplanmaktaydı.
Columbus, adayı İspanyolların yönetimine bıraktığını açıklar ve zamanla İspanyollar bu yeni toprağa yerleşmeye başlar. İspanyollar egemenlik kurmaya başladıktan yerli halkın ellerindeki sopalarla tehdit unsuru oluşturdukları bahanesiyle Arawak ve çoğunluğu Taino olan halkları nerdeyse tamamen ortadan kaldırmış, tarihten silme noktasına getirmişlerdir. İspanyollar tam yerleşmişlerken ada 1655 yılında İngilizler tarafından işgale uğramıştır.
İşgale uğrayan İspanyollar adadan uzaklaştırılmaya başlanmıştır. İngilizler kalan az miktardaki yerli halkı ortadan kaldırmak yerine onları köle olarak kullanır. Kısa süre içerisinde şekee üretiminin artmaya başlamasıyla çok az sayıda olan yerli halk yetmeyince Batı Afrika ülkesi olana Gana’dan Afrikalı köleler getirilmeye başlanır.
Gana’dan gelen binlerce Afrikalı köle zaman içerisinde yerli halkla karışır ve son kalan Taino halkının soyu bitme noktasına gelir. Jamaika 1962 yılında İngiliz Milletler Cemiyeti üyesi olarak bağımsızlığını ilan eder. Bugünkü Jamaika halkınının %92’si Gana’dan gelen Afrika kökenli iken adaya ilk yerleşen yerli halk nüfusunun %0.4 olduğu belirtilmektedir.
Jamaika’ya ve dünyanın dört bir yanına yüzyıllar içerisinde 60 milyon siyahi köle Gana’nın Cape Sahili’nde yer alan limandan gemilere bindirilmiştir. Bu sahilde yer alan kaledeki çıkış kapısının üzerinde yüzyıllardır “Geri dönüşü olmayan kapı” yazısı yazmaktadır.
Bu yazıyı okurken yazarın sizin için hazırladığı çalma listesini de dinleyebilirsiniz…
Adanın güneydoğusunda yer alan başkent Kingston’ın kuzey kısmı ile adanın doğusunda yer alan Antonio Limanının güney kısmı arasında yer alan Mavi Dağların en yüksek noktası 2236 metre yüksekliktedir. 1728 yılında o dönem ülkenin valisi olan Sir Nicholas Lawes ülkeye ilk kahve çekirdeklerini getirir ve ekimini gerçekleştirir.
Mavi Dağ eteklerine yapılan ilk ekimler sonrasında gelen ilk hasat kahvesinin tadı İngilizlerin fazlasıyla hoşuna gider. Yıllar içerisinde bu adadan gelen kahve aromasıyla ve rahat içimiyle en yüksek kaliteli kahve olarak adlandırılmaya başlanır. Kısa süre içerisinde şeker ticaretinin yanına kahve ticaretini ekleyen İngilizler gelen talebi karşılamak için üretimi büyütürler.
1800 yılında Jamaika’da 686 çiftlik kahve üretimi yapar hale gelmiştir. 1814 yılında 15000 ton kahve ihraç edilmiştir. Kahve ticaretinin ülkenin en büyük gelir kaynağı olduğu dönem içerisinde 1807 yılında köle ticaretine son verilmiş ve 1838 yılında da köleler serbest bırakılarak özgür olmaları sağlanmıştır. Özgürlüklerini kavuşan kölelerin çoğunluğu zorla çalıştırıldıkları işleri bırakarak kendilerine hayat kurmaya vermişlerdir.
1850 yılında adada yer alan kahve çiftliği sayısı 186’ya inmiş ve aynı yıl içerisinde ihraç edilen kahve miktarı %90 düşerek 1500 olmuştur. 1900’lü yılların başından itibaren kahve ticaritinin büyük bölümü ABD ve Kanada ile olmaya başlamıştır. Birinci dünya savaşı ve özellikle de ikinci dünya savaşı ile beraber avrupaya kahve ihracatı imkansız gelmiş, kahve ticareti sadece bu iki kuzey amerika ülkesi ile olmaya başlamıştır.
Ancak 1942 yılında Amerika kalite kontrol merkezi Jamaika’dan gelen kahvenin eski kalitesinde olmadığını ve çok sıradan kahvenin ithal edildiğini belirleyince Jamaika’dan kahve alımını sonlandırma noktasına gelmiştir. Ellerindeki en büyük ticaretin ölme noktasına gelmesi sonrası ülkede panik ve kaos yaşanmış, çiftlik sahipleri, çiftçiler, iş adamları hükümete baskı kurmaya başlamıştır.
1944 yılında Kahve Temizlik Evi kurulur. Bu temizlik evinde Mavi Dağlardan gelen kahve kirazları toplanır, kalitesine göre sınıflandırılır, temizlenir ve ihraç edilir. Böylece tekrar Mavi Dağlardan gelen kahvenin yüksek kalitede olanı daha yüksek fiyattan alıcıya gönderilir.
Jamaika’da 1950 yılında Kahve Endüstrisi Kurumu kurularak ihraç edilen her kahvenin kalitesine göre lisans alması yasal hale getirilir. Böylece hangi kahvenin düşük veya yüksek kalitede olduğu bu lisans tarafından belirlenip bugün de kullanılan bir ticaret işlemi haline gelir. İkinci dünya savaşından sonra avrupa ve özellikle de 1960’lı yıllardan itibaren Japonya pazarının büyümesiyle yüksek kaliteli Jamaika Mavi Dağ kahvesi dünyanın en pahalı kahveleri içerisinde ilk 5 sırada yer alır.
Jamaica Blue Mountain Kahvesi için bahsettiğim düşük ve yüksek kalite belirlemesi kahvenin ekildiği yüksekliğe göre değişim göstermektedir. Gerçek ve en yüksek kaliteli Jamaica Blue Mountain Kahvesi (Jamaika Mavi Dağ) ismi sadece dağın 910-1700 metre arasındaki yükseklikte yetiştirilen kahveye verilmektedir.
Jamaica Blue Mountain yüksek kalite lisansı kurul tarafından sadece bu yükseklikte toplanılan kahve içindir. Mavi Dağın 460-910 metre arasındaki yükseklikte yetişen kahve Jamaica High Mountain (Jamaika Yüksek Dağ) ve 460 metre altında yetişen kahve de Jamaica Supreme veya Jamaica Low Mountain (Jamaika Alçak Dağ) isimlerini almaktadır.
Yüksek kalite ve düşük kalite farkı böylee belirlenip lisans almaktadır. Böylece dağıtıcı ve tüketici kahvenin hangi yükseklikte ve kaliteden geldiğini bilerek alımını bu şekilde yapmaktadır. Elbette dünya genelinde bazı dağıtıcı firmalar Jamaica Blue Mountain (JBM) ismini paketinde kullanarak düşük kaliteli kahve kullanmaktadır.
Bunun en büyük nedeni JBM kahvesinin oldukça ünlenmesi, en pahalı kahveler arasında alması ve kahve içicileri tarafından merak edilmesidir. Düşük kaliteli bir Jamaica Supreme kahvesini ithal ederek üzerinde JBM yazan bir pakete koyarak gerçek fiyatından daha düşüğe satarak aslında tüketici kandırılmaya çalışılmaktadır.
Çok da bilinçli olmayan tüketici JBM içtiğini sanarak aslında daha düşük kalite bir kahve içmektedir. Gerçek JBM olduğunu anlamak için kahve sağlayıcısının Jamaika’dan gelen çuvalında “Jamaica Blue Mountain” ibaresi ve kahve paketinin üzerine Jamaica Blue Mountain lisansı olması gerekmektedir.
Elbette kahvemizi aldığımız birçok yerin kavurma merkezlerini göremediğimizden o zaman en güvenilir kahve satıcısına yönelmemiz gerekmektedir. Tabi bir de fiyatı başka bir faktördür, eğer kilosu 230 Euro civarında ise bu kahve St. Andrew, St. Mary veya St. Thomas yüksekliğindeki noktalardan gelen en yüksek kalite JBM kahvesidir.
Jamaika’da kahve üretimi dünyadaki diğer kahve üreticilerine göre çok daha küçük bir bölgede olduğundan miktarı da yüksek olmamaktadır. Sadece aynı bölgede yer alan Panama 100.000 çuval kahve (bir kahve çuvalı 60 kilodur) ve Dominik Cumhuriyeti 400.000 çuval kahve üretimini bir yılda yaparken Jamaika ise 21.000 çuval kahve üretmektedir.
Eklemek gerekir ki bu kahvenin tamamı da yüksek kalite Jamaica Blue Mountain Kahvesi olmamakla beraber bir kısmı 910 metre yüksekliğin altında yetişen kahvedir. Mavi Dağ yüksekliklerine çıkılmaya başlandıkça hava soğur, yol yoktur ve tamamen sislerle kaplıdır. Bu hava şartı 10 ay süresiyle dağa üzerine yer almaktadır ve kahve hasatı için geriye sadece 2 aylık zaman kalmaktadır ki diğer kahve üreten ülkelerde kahve hasatı zamanı 6 ay civarındadır.
JBM kahvesinin yetiştiği yüksekliklerde hiç düzlük bir alan olmaması el ile toplanan kahve kirazlarının naklini oldukça zorlaştırmaktadır. Toplanan kahve kirazları çekirdeklerine ayrıldıktan sonra bütün kahve çekirdekleri el ile teker teker kontrol edilir. Bu kalite kontrol bir yasa maddesidir. Birçok ülkede kusurlu kahve çekirdeği makinelerle kullanıma uygun olan çekirdeklerde ayrıştırılır ve ayrılan yeşil kahve çekirdekleri işlem görmeye başlar.
Ancak Jamaika’da gereğinden büyük veya küçük olan kahve çekirdekleri sorunlu kahve çekirdeği olarak ayrıştırılıp ihracata alınmayarak ülke içerisindeki kahve tüketiminde kullanılır. Toplanan kahvenin bu nedenle %80 kadarı ihracatta kullanılabilir haldedir. Bu da zaten üretimi düşük olan kahvenin bir de kalite kontrolde beşte bir daha elenmesi anlamına gelir. Bu kadar zorlu ve yoğun işlemden sonra en önemli kalite kontrol noktasına gelinir.
Eğer bir kahve üreticisi, çiftçisi kahvesini ihraç etmek isterse Jamaika Kahve Endüstrisi Kurumu’na başvurmak zorundadır. Kurumun görevlendirdiği görevliler üreticinin öncelikle yeşil kahvesini inceler, ardından kavurma işlemini baştan sona doğru gözlemler. Uygun standartta olan kahve çekirdekleri alınır ve merkeze toplanır.
Merkezde ise kahve uzmanı 3 kişi gözleri bağlanarak farklı çiftlik ve üreticilerden gelen kahveleri tadına bakarak test ederler. Testi başarıyla gece üreticilerin kahvesi ihraç edilmeye uygun görülür, uygun olmayanlar ise yurt içi kullanımda kullanılır. Kahvesini ihraç edebilen üreticiler bu testlerden belirli sürelerde tekrar geçtiği için de kahve kalitesini sürekli yüksek tutma zorunda olduğunun bilincindedir. İşte bu nedenlerden Jamaica Blue Mountain Kahvesi dünyanın en ayrıcalıklı ve pahalı kahvelerinden biri haline gelmektedir.
Üretimi, toplanması, kalite kontrolü uzun ve yorucu bir süreçten geçen Jamaica Blue Mountain Kahvesi tat olarak diğer kahvelerden fazlasıyla ayrılmakta olup ilk içimden itibaren fark edilebilmektedir. Kahvenin kavrulması çekirdeğinin narin yapısı nedeniyle orta veya az kavrulmuş olup en uygun olan kavrulma metodu ikisinin arasıdır.
Çok kavrulmuş Jamaica Blue Mountain Kahvesi yapılmamaktadır, hadi oldu da yapan çıktı JBM kahvesini JBM yapan aromaların bir kısmı yandığı için o artık bir Jamaica Blue Mountain Kahvesi değildir. Kahvenin ilk yudumuyla buluştuğunuz anda çok az bir bal tadımı hissi dilinizde buluşur.
Ardından damağınıza yayılan tat içerisinde hafif bir kaju fıstığı etkileşimi ile beraber meyvemsi bir tatlılık yanaklarınızın iç kısmına yayılırken aroma tam oturduğunda yumuşak bir baharat oluşumu gerçekleşir. Bu anda kafanızın içerisinde sanki bir hareketlenme ve uyanma hissi yaşarsınız.
Almış olduğunuz yudum tam boğazınızdan geçerken viski sevenlerin algılayabileceği single malt Skoç viskinin gelmiş olduğu ıslak fıçıdan çıkan çok ince bir yanık tat gelir. Bu çok ince yanık tat aslında Mavi Dağ üzerinde yer alan volkanik topraktan gelen tattır. Öyle ki işte bu son tat nedeniyle kahve aynı zamanda Tia Maria liköründe kullanılmaktadır.
İçişi bu derece zarif olan kahvenizi en sakin anınızda, tercihen gününüzün akşama ile buluşan vaktinde, yavaşça bütün aromasını yaşayarak içmeli sevgili dostlar.
“Kahvenin köpüklü erdemini içmeden gerçeği hiç kimse anlayamaz.”
ŞEYH ABD AL-KADİR