Londra Kahve Festivali 2018

2018  Londra Kahve Festivali 12-15 Nisan tarihlerinde gerçekleştirildi. Bu defa önceki yılların aksine festivalin son günü olan 15 Nisan Pazar gününe biletimi alıp geleneksel hale gelmiş bir şekilde bol kafeine hazırladım kendimi.

Daha önceki yıllarda da festivali gezmiş ve deneyimlerimi Londra Kahve Festivali 2017 ve Londra Kahve Festivali 2016 yazılarımda aktarmıştım, ilginizi çekebileceğini düşünerek tekrar linkini paylaşmak istedim.

Her sene olduğu gibi bu sene de eski bir bira fabrikası olan Old Truman Brewery isimli mekanda yapıldı Londra Kahve Festivali. Geçen sene sabah saatlerinde giriş esnasında uzun kuyruklar oluşması ve içeride hareket etmenin zor olması nedeniyle bu sene gidip gitmemeyi ciddi olarak gözden geçirmiştim.

Daha büyük festival alanları mevcutken Brick Lane bölgesinin hipster havasında olması nedeniyle organizatörler sanırım mekan değiştirmeyi hiç istemiyorlar. Aklımda girişte yaşanılacak kuyruk sorunu ve içerideki izdiham soru işaretleriyle sabah 10:30’daki kapı açılışına hazır bulundum.

Bu sene giriş kapısını değiştirmiş olduklarını hemen fark ettim. Her sene tek kişilik girişler yapılırken bu sene eski garaj kapısından insanları alıyorlardı ve 4 kişi aynı anda giriş yapabiliyordu. Böylece giriş sorununu fark ettiklerini ve iyi bir çözüm ürettiklerini görmüş oldum. Bu güzel bir adımdı.

Hemen giriş esnasında yine klasik London Coffee Festival (Londra Kahve Festivali) çantası ve çanta içinde festival gazetesiyle harita mevcuttu. Haritaya göz attığımda bu defa en üst katın da festivale açıldığını ve giriş katında daha çok alanın kullanılmış olduğunu gördüm. Ki zaten, eski garajdan giriş yapılması da bu planlama içindeydi. Böylece izdiham ve en önemlisi oksijensizlik sorununa da çözüm getirmiş olmuşlar. Çok daha güzel adım.

NİTRO

Son 24 saat kahve içmemiş olmanın ve vücudumun “Kafein, Kafein, Kafein” bağrışları esnasında ilk kahvemi son dönemin popüler damıtma yöntemi olan nitro ile almış oldum. Her ne kadar nitro genel olarak başka içeceklere karıştırılıyor olsa da ben sade bir shot alarak günümü açtım.

Soğuk damıtmanın içine azot gazının enfüze edilmesiyle oluşan nitro aslında çok da tercihim değil ama hemen ilk girişte sunumu yapan hanımefendinin enerjisine karşı koyamadığım bir gerçek. Tam beklediğim gazlı tat dilimde dolaşırken beynimden geçen fikir “Bunu bana yapma, gerçek bir espresso içmelisin” şeklindeydi. Bu esnada önüme ilk gelen espresso standında hemen espressoyu kapıp içerek günüme başlamış oldum.

Londra Kahve Festivali 2018

Aslında bu seneki Londra Kahve Festivalinde neye yoğunlaşmam gerektiğine karar veremediğimden genel olarak dolaşma taraftarı oldum. Neredeyse her ülkenin kahvesini, tatlarını az çok bildiğimden kahve denemeleri yapmak aklımda çok yoktu. Geçen sene de kahve makinelerinin üzerinde durduğum için kahve makineleri de ilgimi çekmiyor gibiydi. Taa ki 14bin pound (Yazıyı yazdığım esnada 1 pound eder 6.15 TL) yani 86bin TL değerindeki Rancilio makinesini görünceye kadar.

DİKKAT ÇEKEN KAHVE MAKİNELERİ

Rancilio

Gördüğüm anda önünde dondum kaldım. Makine başındaki baristadan hemen bir espresso istedim. Espressoyu aldıktan sonra makine hakkında soru sormaya başladım. Sorularım arka arkaya gelmeye başlayınca kendisi ne kadar çok ilgilendiğimi fark etti ve hemen makinenin başına çağırdı. Böyle bir makinenin başına geçip bir espresso hazırlama heyecanı bütün bedenimi sardı.

Makine ana hatlarıyla özetlenirse; kahve ve buhar için 3 kazandan oluşmakta, su ve basınç derecesi isteğe göre ayarlanabilmekte, farklı sütler için (inek, keçi, soya, yulaf, badem vs.) farklı buhar dereceleri ki bu önemli. Çünkü süt tipi değiştikçe yağ miktarı da farklı olur. Dijital gösterge, akıllı telefonları şarj etmek için USB girişi, 30 farklı demleme yöntemi için programlama. Özellikle bu son kısım baristaların işini çok fazla kolaylaştırıp neredeyse her şeyi otomatik hale getirmekte.

Makinenin başında birkaç dakika geçirdikten sonra marka sorumlusu da gelip kahve yeri sahibi olup olmadığımı sordu, herhalde çok alıcı olarak gözüktüm. Kendisiyle de biraz sohbet edip kartını aldıktan sonra hemen yan tarafta ev tipi kahve makinesine gözüm ilişti.

Rancilio Silvia E modeli tam bir ev espresso makinesi olup kullanımı oldukça rahat, fazla aşırıya ve dijitale kaçmadan çok sade bir makine, özellikle de porta filtreyi elinize aldığınızda havalı bir ağırlık hissetmemek elde değil. 400 pound olan fiyatı bu makine için yerli yerinde. Kendime burada da bir espresso yaparak ayrıldım.

Sanremo

Biraz daha bakınırken etrafa Sanremo isimli diğer başka bir kahve makinesi üreticisinden espresso istedim. Buradaki barista da bir öncekinde olduğu gibi espresso için kahve basıncını 9 bar olarak tercih ettiğini söyledi, her ne kadar 15 bara kadar çıkılsa da baristalar haklıdır diyelim.

Sanremo kahve makinesini denerken barista arkadaş aynı zamanda fazla dijitalleşmenin makinenin kontrolünü zorlaştırdığını söyledi. Ki zaten makine de aşırı kullanım nedeniyle soğutmada sorun yaşamış. Bu eski makinelerde olan bir durumdu ama o kadar çok elektronik düzen ve aydınlatma var ki makineler bir yerde sorun çıkartıyor.

Faema E61

Buradan ayrılıp Londra Kahve Festivali gezintime devam ederken Faema E61 makinesinden de kahve içmeden edemezdim ve buradaki baristadan da kendim yapmayı rica ettim. Kendisi kabul ettikten sonra “Basıncı 9 bar yapıyorum, 15 bar olmasın” deyince anladım ki basıncı arttırmak makine üretecileri için çok havalı bir durum oluştursa da baristalar klasik kalmayı tercih ediyorlar.

Londra Kahve Festivali 2018

Makine bilgileri, çok fazla gelişen özellikleri, aydınlatmalar, basınç ve ısı ayarları, bununla beraber artan fiyatlar derken bunun artık bambaşka bir endüstri olduğunu bir kez daha anladım.

Victoria Arduino

Gezintime çalan canlı müzik eşliğinde devam ederken karşıma çıkan makine karşısında dondum kaldım. Karşımda bir efsane makine vardı. Espresso makinelerinin en klas, en klasik olanı Victoria Arduino karşımdaydı, hem de o üzerinde kartal işlemeli en klasik modelleriyle.

Makine önünde heyecanımı çok belli etmiş olacağım ki satış sorumlusu gelip makineyi özel olarak koyduklarını, ancak maalesef korumak için kahve yapmadıklarını söyledi. Yine de bütün parçalarını görmem için yardımcı olup piston kolunu, iç tarafında yer alan kazanı, buhar ayarını her bir haliyle gösterdi.

Bu esnada hemen yanda yer alan modern makine o kadar moderndi ki hiç özen göstermedim bilgi almak için. Pistonlu Victoria Arduino olarak aklımda yer etmeliydi efsane. Sanırım bu andan sonra başka makinenin ilgimi çekeceğini fark ettim ki fazla zaman harcamadım makineler üzerinde. Endüstriyel kavurma makinelerinin yanında geçen sene ufacık bir standı olan ve bir masacık üstünde makineyi yerleştiren evde kavurma makinesi üreticisi Ikawa’nın bu sene standı büyümüştü ve daha çok kişi ile daha profesyonel bir şekilde yer almışlardı.

Makine tamamen aynı ve evde kavurma için bu festivalde de tek başına ama pazarda daha büyümüş bir şekilde dikkat çekmekteydi. Bu arada Comandante isimli markanın el öğütme aletlerine gözüm ilişti. Oldukça güçlü, elde tutması rahat ve öğütme işlemini Türk Kahvesine kadar yapmakta ki French  Press öğütmesine kadar ayarı var. French Press için öğütmede çıkan kahve açıkçası bana biraz küçük gelmiş olsa da Türk Kahvesi öğütmesi için tam yerinde. Bıçakların kalitesi, ayarları yaparken mikrometrelik değişimler ile el öğütme aletleri içerisinde gördüğümün en iyilerinden. Fiyatı ise 200 pound, en meraklısı için artık.

BARISTA MASTERS

Londra Kahve Festivali son gününde ziyaret ettiğim için Barista Masters yarışmasının finalini de izleme şansını elde ettim. En iyi barista olarak bu sene kazanan Agnieszka Rojewska oldu ve kendisi Londra’da kazanan ilk kadın barista ünvanını da aldı.

Kazanmasındaki en büyük etken özellikle kahve tadımındaki başarısı oldu. Kahveyi daha kokusundan dahi ülke olarak fark edebilmesi aslında izlerken bile herkesin alkışlayıp hayran kalması için yeterliydi, jüri sonucu açıklamadan kazanan belli gibiydi.

AFRİKADAKİ KURAKLIK

Londra Kahve Festivalinde en dikkat çeken kısımlardan biri de özellikle Afrika’da yaşanılan su sorununa, kuraklığa verilen önemdi. Kahvelerin üretilmesi güzel ama kıtada kuraklık artmakta ve elbette çiftlikleri de etkilemekte. Alıp zevk alarak içtiğimiz başta Etiyopya kahvelerinin önlem alınmaması durumunda zamanla kuraklık nedeniyle yok olma tehlikesi üzerine bu yıl daha çok yer verilmişti.

Bölge için yapılan Waterfall projesine ve bu projedeki yardım kuruluşuna destek vermek demek aynı zamanda bölge kahve üreticileri ve çalışanları için de devamlılık demek. Londra Kahve Festivali esnasında sohbet ettiğim birçok kahve üreticisi de bu durumdan bahsederek karlarının bir kısmını özellikle sulandırma projelerine harcadıklarını belirttiler. O andan itibaren bu konuda ciddi olanlardan kahve çekirdeklerimi sipariş etmekteyim.

Su, sadece kahve için değil aynı zamanda bölge insanının, hatta tüm insanlığın normal hayat gereksinimi için de en önemli madde. Bu konudaki risk küresel kirlenmeyle beraber daha da ciddi boyutlara ulaşmadan elimizden geldiğince önlem almamız gerekiyor.

SONRASI İYİLİK SAĞLIK

Londra Kahve Festivali bir kahve festivali olsa da aynı zamanda, organik ve glütensiz tatlılar, meyve suyu yapma makineleri, çay çeşitleri de oldukça kendine yer bulmuştu. Çok fazla çay içen biri olmasam da poşet çay yerine çay yaprakları satımının da kendi endüstri si oluşturduğunu görmek daha sağlıklı bir içimin gelişmesi için yüzümü gülümsetti.

Geçen yılki sorunlar nedeniyle içim biraz burkuk olarak gittiğim bu seneki Londra Kahve Festivali her yönüyle sınıf atlamıştı. Victoria Arduino makinesi ile keyfimin zirve yaptığı festivalden mutlulukla ayrılmak Nisan ortasındaki bir Pazar günü güzelliği oldu.

Londra Kahve Festivali 2018

”Acı bir kahveden daha tatlı bir şey yok”
Rian Aditia

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir