Coffee Festival Sakın Kızma Bana

Coffee Festival Sakın Kızma Bana çünkü seviyorum seni, seviyorum çünkü cesaret isteyen bir işe soyundun. Bir kaç yıl içinde kat edilen yol inanılmaz. Satıştaki biletler daha promo döneminde bitiyor. İnsanlar kucağında bebeğiyle, tekerlekli sandalyesiyle, eşiye, sevgilisiyle gelip kahve çılgınlığına kaptırıyor kendini. Sevgililer sıcak kahve kokusuyla pekiştiriyor orda aşklarını, Ahmet abi chemex nedir orda görüyor, Ayşe teyze aeropress‘i orada tanıyor, küçük Elif mokapot neymiş yine orada görüyor. Ama Kızma bana diyorum çünkü bu yazıda sana biraz senden bahsedeceğim.

Coffee Festival 01

Bu sene Kahve Festivaliniini Cumartesi günü ziyaret etme fırsatı buldum. Hava oldukça soğuktu. Promosyon döneminde son biletlerden birini bulduğum için şanslı hissediyordum kendimi. Öyle ya, tamgün biletleri bi kaç gün içinde bitmiş bana kala kala 25 Lira verip aldığım yarım gün bileti kalmıştı. Her ne kadar biletix gişesinde bu fiyat 30’a çıksa da kahve festivaline destek olmak için gözden çıkarılır bir rakamdı.

Haydarpaşa garı yıllardır peronlarında anıları aşkları hüzünleri sindirmiş her atılan adıma bir hikaye sığdırmayı başarmıştı. Şimdi ise buram buram kahve kokuyordu. Kahve kokusu yagmurun kokusu ile birleşince insanı baştan çıkaran muazzam bir atmosfer oluşuyordu.

3rd wave diye adlandırılan 3. nesil kahve trendini hep destekledim. Çeşitlilik farklı lezzetler ve demleme şekline göre değişen tadlar aynı kahve çekirdeğinden onlarca farklı tad alabilmenizi sağlıyor. 1551’den bu yana sadece Türk kahvesi içen bir toplum için nescafe ne kadar devrimse bu 3. Dalga kahvecilik de o kadar devrim, hatta çok çok daha fazlası. Bu nedenle 3rd Wave e yaklaşımım hep kahve Halk içindir yönünde oldu. Ama Coffee Festival’te bunu hissedemedim. İşte tam bu noktada biraz yüreğim burkuldu.

Coffee Festival 02

Ben istiyorum ki sokaktaki insan hazır kahvelerin gerçek kahve olmadığını anlasın, espressodan mokapottan benim aldığım zevki alsın. Bu tadları özgürce hazır kahve fiyatına tadabilsin. Tatsın… Tatsın ki kaçak(!) çaydan aldığı keyfi kahveden de alsın. normal çaya burun kıvırıp seylan çayına kucak açan insan, hazır kahveye burun kıvırıp bir malabar‘ı tanısın, yirgacheffe‘i ayırabilsin ve bluemountain’in özelliğini anlayabilsin. Bunu sağlamanın yegane yolu da kahveyi herkesin alabileceği rakamlar arasına indirgemekten geçiyor. Yeni oturmaya başlayan bir sektörde elbette fiyat performans dengesi zaman içinde olması gerektiği yere oturur ancak bu dengeyi kendisine bırakmak yerine yukarı döğru itelemek ve zoraki bir segmentasyon yaratmak da sektörün kalıcılığına ve/veya gelişimine ciddi anlamda zarar verir.

İşte Coffee Festival’e başlıktaki serzenişim de tamamen buna. 30 TL ödeyip festivale gelen kişiye hatıra kupaları ücretsiz verilebilirdi, ya da ne bileyim 5-10 liraya satılabilirdi. Ama 30 liraya değil. Bir Coffee Festival ti-shirt’ünü 75 liraya satmak da benim anlayışımdan uzaklaşan bir diğer nokta. Sadece organizasyondan bahsetmiyorum, katılımcı markalarda da benzer yaklaşımları görmek üzdü beni. Kendi İnternet sitesinde 25 Liraya sattığı kahveyi stand’da 35 liraya satmak kısa vadede kazanç getirse de uzun vadede sektöre en büyük yarayı verir.

Etiyopya‘nın yerlilerinden çıkan kahveyi İstanbul’un Avrupa’nın Amerika’nın gelir seviyesi kalbur üstü kişilerine satmak sadece onlara satmaya çalışmak sektörü geliştirmez ki. Sadece aradaki zincirin cebine giren miktarı artırır ve üretim de tüketimde sınırlı kalır. Oysa Afrika’nın ve Latin Amerikanın en büyük geçim kaynağı olan hatta bazı ülkelerin neredeyse tek geçim kaynağı olan kahve gelişmezse global kalkınma da bundan oldukça yara alır. İyi kahve sokakta sloganıyla yolaçıkıp bir bardak filtre kahveyi 8 liraya satarak ya da chemex/aeropress ile demlemeye 2-3 kat fazla fiyat çekerek maalesef bu sektörün gelişimine katkıda bulunmak imkansız.

Coffee Festival 03

Açık olmak gerekirse Haydar Paşa her bir taşına sindirdiği romantizmle ideal bir mekan gibi görünsede bu seviyede yüksek katılım için maalesef yetersiz ve dar kalmıştı. Levhalamaların iyi olmaması, organizasyon görevlilerinin sadece standlarda durup oradan danışmanlık vermeleri ve insanları yönlendirmelerindeki zayıflık özellikle yer bulma konusunda ciddi sıkıntıydı. Üstüne havanın soğuk olması ve seminerlerin ısıtmadan uzak alanlarda gerçekleşmesi hem katılımı hem de konsantrasyonu oldukça olumsuz etikledi.

Gerçi gelen konuşmacıların kalitesi ve kattıkları tartışılır ama bunu anlamak için bile ciddi oranda üşümek gerekti. Garın iç kısmında gördüğüm açık hava ısıtmalarının neden kullanılmadığını bir türlü alnayamasam da unutamadığım görüntülerden biri yeni bebek sahibi bir çiftin kucağında bebekleri ile festivale katılması ve annenin bebeğini orada emzirecek sıcak bir ortam bile bulamayıp bunu insanların arasında soğukta yapmak zorunda kalmasıydı. Şimdi arkadaşlar diyecek ki biz bunu bilet şartlarımıza yazdık, bunları sağlayamayacağımızı deklare ettik o yüzden bu gayet normal. Evet bu pencereden bakıldığında normal, ama doğru değil. Bu sektöre gönül veren birinden öte sektör üsütünden bir de böyle para kazanmaya çalışan birinin ifadesi olabilir ancak bunlar.

Coffee Festival 04

Yarım gün ve her yarım saatte başlayan seanslara mı katılsam, yoksa coffee shopların standlarını mı gezsem diye karar vermekte oldukça zorlandım. Sonuçta bir seminer alanı bir etkinlik alanı arasında mekik dokuduğumu farkettim. Kongo’nun kahve ürteimini bir korelinin anlatması bana oldukça tuhaf geldi. Hele ki gelen kişinin google’da iki sorguyla alınabilecek verilerle sunumunu yapması beni ciddi rahatsız etti. İyi kahve kişiye göre değişir’i anlatmak için Almanya’dan birini getirmenin gerekliliği aklımda şüpheler bıraktı. Sanki sadece yurt dışından birini getirmiş olmak için getirilen kişilerin anlattıklarını dinlerken üşümenin dışında bir şey hissetmedim. Para ödeyerek katıldığım bir etkinlik olduğu için ben bir müşteriydim ve bir müşteri olarak etkinlikten ayrılırken hem efor skoru hem de tavsiye skorunu pek parlak değerlendirmediğimi itiraf etmeliyim.

Coffee Festival 05

Peki bir sonraki sene ne olmalı derseniz, çok daha geniş, kapalı ve düşük gürültü seviyesi düşük bir mekan olmalı. Daha geniş alanda daha uzun süreli bir etkinlik olmalı.İnsanlar baristalarla, sektör emekçileri ile yorulmadan sohbet edebilmeli. Program çok öncesinden belli olmalı ve insanlar ona göre geleceği günü seçebilmeli. Etkinlik giriş çıkışı sınırsız süreli ve günde olup öyle 3-5 saatte bitmek zorunda olunmamalı. Stand fiyatları daha ucuz olmalı ki gelen kişiler o büyüye kapıldıklarında aradaki bağı kuvvetlendirmeli. Amazondan free shipping’le 30$’a alınabilecek aeropress standda 200-300 liraya satılmamalı mesela. Kahve demleme ve kavurma workshopları çeşitlendirilmeli ve sayıları artırılmalı, seminer için gelen kişiler sektörün tecrübelilerinden olup yeni girişimcilere ilham verecek ya da ev kullanıcılarını cezbedecek nitelikte ve özellikte olmalı.

Başta söylediğimi bir kere daha söyleyeyim, Kızma bana Coffee Festival seni seviyorum ve insan sevdiğine hatalarını dürüstçe söyler, bu onun iyiliği için çaba gösterildiğinin belirtisidir.

Kahve tüm insanlar için…

Galeri

Coffee Festival Sakın Kızma Bana” yazısında bir düşünce

  1. bora eresici diyor ki:

    Kahve keyfi bir yana bırakıp organizasyonu başarısızlığı hakkında çok şey söylenebilir. Biletler günler önceden bitse de programın son bir iki gün kala açıklanması düşündürmeliydi belki de. Eşimle birlikte 2 yarım gün alıp ilk gün sabahtan 2 saatte çıktığımız ilk organizasyon oldu diyebilirim.

    Neden mi?
    Giriş kısmındaki eziyet ile başladık. Sonrasında kimsenin standtlarda yüzünüze bile bakmaması ve bilgi vermeye erinemleriyle devam etti. Kahve istiyorsanız sıraya girmeli 15dk beklemeli ve bir yudum alıp ne içtiğinizi soramayıp ısıtmaların çalışmadığı seyyar tuvaletlerin çamur içiinde olduğu içeri kısma doğru ilerlemelisiniz. Eşim kafeinsiz kahve içmek zorunda, soruyoruz var mı? diye cevap; “neden alerjisi mi? var, bizde yok.” Koskoca kahve dükkanı kafeinsiz kahve yok o kadar standın içinde 2 yerde var cevabı alıyorsunuz.
    Çok beğendik kahve almak isteriz cevap “Satmıyoruz, piyasa araştırması için geldik. İsterseniz beykozadaki kafemize gelin” ve böyle sürüp gider 3. dalga kahve organizasyonu fiyaskosu.
    Kahve keyfimiz arttırmak yeni tadlar deneyimlemek için daha ilk günden bilet alıp gittiğimiz festivale bir daha gider miyim. Bu sefer cevabı ben de HAYIR olarak vereyim. Daha güler yüzlü daha iyi hizmet ve bilgi alabileceğim için kafe’ye gider sifon da damıtlırken kitabımı okur keyfimi sürerim.

    Fincan, pota, tshirt derken ünlü markalardan bile pahalı satılan ürünlerle kısa günde kar yapmak fikriyle dolu, her ne kadar umutlu olunsa da koskoca başarısız bir organizasyon örneği size…

    Çok mu ağır oldu diye düşündüm sanmıyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir