Çeyrek Finaller Yaklaşırken Fenerbahçe

Sezon başından beri yazmak için düşündüğüm ancak sürekli ertelediğim bir Fenerbahce yazısı. Taşların biraz oturmasını da bekledim diyebiliriz. Euroleague Çeyrek finallerine yaklaşırken durum biraz toparlanınca yazmak artık zorunluluk oldu. Neden bekledim? Her sezon başı, hem oyuncular hem de takım olarak inanılmaz derece kötü performans sergileniyor.  Bunda elbette Obradovic’in istekleri ve sezon stratejisinin de payı oldukça fazla. Hal böyle olunca sezon başı yazacağım bir yazı ciddi duygusal risk içerecekti:)

Geçen sezon sonunda Fenerbahce üç büyük kayıp verdi. Bogdan Bogdanovic, Ekpe Udoh ve mahallenin Cemal Abisi Pero Antic. Antic’in kaybına çoğu kimse çok da etkilemez yorumu yapmış olsa da, bu sezonun başındaki bocalamayı artıran bir durum aslında. Antic, takım içindeki pozitif duruşu, süreki dilinden düşürmediği “we are not friends, we are brothers” (biz arkadaş değiliz, kardeşiz) sözü ve buna uygun davranışları bu ilk bocalama döneminin atlatılmasını hızlandırıyordu.

Fenerbahce

Maç içinde gerilim yaşandığı anlarda sakin bir ağırgibi yaptığı gövde gösterisi de olayı anında yatışıyor ve gereksiz gerlimler yaşanmadan son buluyordu. Hem Vesely’i dinginlemesi hem de Kalinic ve Gigi’ye yaptığı yarenlik düşünüldüğünde durum biraz daha netleşiyor. Evet belki Fenerbahce, ciddi bir skorer kaybetmedi ama Antic’in gidişiyle takımın gizli kaptanını da yitirmiş oldu.

Bu gizli kaptanlığa en çok Jason Thompson ve Marco Guduric’in ihtiyacı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Thompson’ın birden ve anlamsızca parlayan alevi, itirazları, oyundan çok hakem ve oyunculara kafa yorması sezon başında hepimizi çok ciddi anlamda düşündürdü. Özellikle Ekpe gibi çok yönlü bir oyuncunun gidişi ve Thompson’ın sanki onun yerineymiş gibi transfer edilişi, beklentileri de oldukça yüksek tutunca, hepimiz yok olmayacak bu adam demeye başladık.

Guduric’i EuroBasket’te alıcı gözle seyrettiğimde dedim ki; Obra yine bir maden bulmuş ama bu sefer işi çok zor. Bogdan’ın ilk yıllarını hepimiz hatırlıyoruz. Son geldiği noktayı görünce ister istemez bu ikiliye kader ortaklığı biçip Obra, Guduric’i de Bogdan gibi yetiştirmek için aldı deyiveriyoruz. E doğal olarak, bu da Marco üstünde ciddi baskı yaratıyor. Zaten karar verme konusunda yargısal zayıflığı, genç oluşu ile birleşince Eurobasket’te başlayıp halen daha devam eden saçmasapan akıl dışı top kayıpları da bu seneki playoff ve final four için beni oldukça düşündürüyor.

Fenerbahce

Obradovic, bu sezon geçen sezona kıyasla çok daha farklı bir Fenerbahce oynatıyor, buna da zorunlu. Geçen sezon Ekpe ve Vesely yanyana oynadıklarında takım nasıl Çin seddi gibi geçilmez oluyorsa bu sene Çinden gelen Jason Thompson, Almanya’dan gelen Nicolo Melli ile birlikte oynadığında takım bildiğin kevgire dönüyor-du. Özellikle Ekpenin boyalı alan savunmasının yanında en büyük silahı olan kısa adam savunması, savunmadaki ters eşleşmeleri bile çok rahat Fenerbahce lehine çevirebiliyordu. Bu sene o savunmanın kilit taşı olan Ekpe gidince, yeni bir savunma dinamiği şart oldu. Bu nedenle Obradoviç takımı kurarken en az 2, tercihen de 3 hatta 4 pozisyonda çok rahat oynayabilecek, çabuk ve savunmada ayakları dolaşmayan adamları takıma dahil etti. Ama sistemin oturması da ciddi sancılı oldu. Ki hala ciddi sıkıntılar var.

Fenerbahcenin bugüne kadar olan oyunundan benim okuduğum, Nicolo Melli ve Kalinic bu sezon savunmanın kilit oyuncuları. Ne yazık ki sezon başında uzun süren sakatık Kalinic’in takıma alışmasını çok geciktirdi. Tam döndü derken tekrar sakatlanması ise son Real Madrid maçına kadar bu planı görmemizi engelledi. İçeride Vesely veya Jason Thompson’la boyalı alan ağırlıklı savunma yapan Fenerbahce yeni savunma modelinde Guard mevkiinde Kostas, Guduric, Wannamaker ve Ali Muhammed’i ikili eşleyerek daha ileride ve geniş alanda savunmayı başlatıp en kritik görevi yapacak olan Kalinic (zaman zaman Nunnally) ve Melli’ye güvenli hareket alanı sağlıyorlar. Onların görevi ise sağ ve sol yelpazenin her yerini doldurmak ve bir akordiyon gibi gerektiğinde esneyip, gerektiğinde sıkılayarak yardım savunmasının her an güvenli şekilde yapılabilmesini sağlamak.

Fenerbahce

Bu yapının en sıkıntılı noktası ise rebound’lar. Topun pota dibine düştüğü anlarda genelde içeride tek kalan 5 numaranın rebound şansı oldukça azalıyor. Bunu engellemek için de top potaya gittiği anda rakip takımın reboundçularına guard ve forvetler asansör kapısı yaparak içerde güvenli rebound alanı yaratmaya çalışıyorlar. Ki, en zoru ve sezon başından bu yana Obradovicin çalıştırdığı şey bu.

Fenerbahce

Bu savunma düzeni içinde son maçlarda Obradovic’in elini rahatlatan ve özellikle 4-5 oynayan oyuncuları rahatlatan bir Ahmet Düverioğlu faktörü gelişti. Ahmet geçen seneye göre oldukça ilerleme kaydetti ve özellikle oyunda olduğu zamanlarda postup’ta oldukça akıllı topa yönvermesi ve fake devrilmeleri de Fenerbahcenin hücumdaki elini oldukça güçlendirdi. Savunmada ise kısa oyuncu savunma özelliğini oldukça geliştiren Ahmet, özellikle Vesely ile birlikte oynadığı anlarda Ekpe kadar olmasa da yine de bir güven sağlıyor. Bu da Obradovic’e zaman zaman geçen sene oynadığı savunma düzenini kullanma fırsatını yaratıyor. Obradovic’in Jason Thompson’dan ve Guduric’ten sonra en çok Ahmet’in üstüne düşmesini de böylece anlayabiliyoruz.

Fenerbahce

Sene başından bu yana benim en çekindiğim ve pimi çekilmiş bir el bombası olarak gördüğüm Wannamaker, her maç bu düşüncemi kuvvetlendirmeye devam ediyor. Son saniyede sahada Wannamaker’ın olması Teodosic’in olmasından farksız bir durum. Her an hırsına ve egosuna yenilip saçma bir zorlama ile altın topu rakibe teslim edebiliyor. Geçen sene Fenerbahce sahasında oynana Fener Daçka maçındaki hallerini düşündükçe de bu gizli tehlike sezon başından bu yana hiç azalmadan beni rahatsız etmeye de devam ediyor.

Bu sene kendini aşan bir diğer oyuncu ise James Nunnally. Üçlük dışında eline her top geldiğinde tereddüt etmeden potayı görse çok çok daha başarılı olabilecekken milisaniylelerle ölçülen bu tereddütleri geçen senden bu zamana Nunnally’e çok şey kaybettirdi. Neyse ki son maçlada -hepimizin yüreğini ağzına getiren ve çok ucuz atlattığı- sakatlığına rağmen, bu sorununu biliyor ve üstüne gidiyor oluşu, onu Fenerbahcenin Playoff’larda önemli silahlarından biri yapacak..

Takımın geri kalanında ise geçen seneki performans devam ediyor diyebilirim. Son bir iki maçtır Gigi’nin düşen şut yüzdesinin geçici olduğunu varsayarsak endişe yaratacak bir durum yok gibi görünüyor.

Fenerbahce

Yukarıda bahsettiğim bütün pozitif ve negatif durumlar arasında bahsetmediğim tek şey saha içinde oyunu yönlendirecek adamın halen bulunamamış olması. Zaman zaman Sloukas bu role soyunsa da Bogdan’ın yokluğunu ve öyle bir oyun zekasının eksikliğini her maçta derinden hissetmeye devam edeceğiz gibi görünüyor

Yazının girişinde bahsettiğim bir durum ise Obradovic’in sezon başı halleri. Obradoviç çeyrek finale kadar sahaya maç kazanmak için değil, takımı geliştirmek için çıkıyor. Zaman zaman seyrederken şaşırdığımız oyuncu değişiklikleri, sahadaki beşin dengesiz görev dağılımı, hep takımı bir açmaza sokup, buradan çıkmalarını sağlamak üstüne kurulu.

Özellikle 3. çeyreklerde kendini oldukça hissettiren bu durum, çeyrek finallerin başlaması ile son buluyor. Bu zor durumdan kurtulma denemeleri saha içinde yaratıcı çözümleri de tetiklediği için, Fenerbahce Playoff’lara geldiğinde kiminle eşlesirse eşleşsin, maçta ne kadar kötü duruma düşerse düşsün, hep bir çıkış yolu bulan takım olma ruhunu kazanıyor. Bunun en büyük örneğini ise 2 yıl önceki CSKA finalinde çok net gördüğümüzü söyleyebilirim. Tabi bu bilinçli yapılan oyun kısırlaştırma, bu sene sakatlıklar ve yukarıda peşpeşe saydığım aksamalar nedeniyle sezon içinde Fenerbahce’nin kendi evinde ciddi kayıplar vermesini de beraberinde getirdi.

Obradovic’le geçridiğimiz beşinci yılda artık bu durumu kanıksadığım için sezon başlarında böyle bir yazı yazmanın riskini de görüp bu vakte kadar kendimi dizginledim.

Önümüzdeki Kaunas maçı ile beraber yukarıdaki bir çok pürüzü geride bırakacağını düşündüğüm Fenerbahce, artık çok daha keyif veren maçlar çıkarmaya başlayacaktır. Sezon başından bu zamana kadar -her sezon başı olduğu gibi- ciddi endişeler taşıdık. Hatta; “böyle giderse bu sene hayatta şampiyon olamayız”, “final four bile yalan olur” gibi cümleleri de aklımızdan geçirdik ama bunca sıkıntının elbette bir sebebi var.

“Başarı uğrunda acı çekmediğinizde o kadar da tatlı değildir.”

ŽELİMİR ŽELJKO OBRADOVİĆ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir