Yazı İçeriği
Alejandro Jodorowsky’nin yönettiği, John Lennon’ın prodüksiyonda ekonomik katkılar yaptığı sürreal öğelerle bezili “The Holy Mountain” filminde, farklı kimlik ve karakterdeki insanlar ölümsüzlüğe ulaşmak için dağın zirvesine doğru yorucu ve birçok testten geçtikleri bir yolculuğa çıkarlar. Her şeylerini maddi ve manevi geride bırakarak. Nepal’in dağlarından gelen Himalayalar Kahvesi içimiyle kesinlikle bu dünyadan sizi ayırıp hiç bitmeyecekmiş gibi gelen tatlı bir yolculuğa çıkarıyor sizi.
Himalayalar Kahvesinin Yetiştiği Bölgenin Yapısı
Nepal, Güney Asya’da yer alan, kuzeyinde Çin ile, güney, doğu ve batı da ise Hindistan ile komşu olan Himalayalar’da yer alan ve bayrağı diğer ülke bayrakları gibi dikdörtgen olmayan birkaç ülkeden biridir. Dünyanın en yüksek dağı olarak kabul edilen Himalayalardaki Everest Dağı da Nepal-Çin sınırı üzerinde bulunmaktadır. Everest de dahil olmak üzere Himalayaların birçok dağının eteklerinde yer alan “Dağ Kahvesi” ortamından gelen özellikleriyle dünyanın en önemli kahvelerinden biri haline gelmektedir.
Yetiştirilmesi 1500-2000 metre yükseklikte gerçekleşir ve bu yükseklik kahvenin üretilmesi için oldukça uygundur. Bu yükseklik bir tepe yüksekliği değil, dağ yüksekliği olduğu için yetişen ağaçlar düz bir zeminde değildir. Kahve kirazları da asfalt olmayan tek yönlü dağ yollarından yaşanılan bölgelere getirilir. Topraktaki nem miktarı, Himalayalardan gelen hafif serin rüzgar ve güneş ışınlarının altında orman ağaçlarının gölgesi. Bütün bunlarla birleşmiş olan kahve kirazlarının olgunlaşması için bundan güzel bir ortamı bulmak neredeyse imkansızdır.
Bölge ismi olarak Bayali, Syangia, Lalitpur, Gulmi, Kavre, Nuwakot, Kaski, Arghakhachi, Sindhupalchok, Ilam ve Lamjung verilebilir. Ve Bu isimler elbette birçoğumuz için bir şey ifade etmeyebilir. O zaman şöyle söyleyeyim, bu yerleşim bölgeleri başkent Katmandu’dan yüzlerce kilometre uzakliktadır. Hepsi bir şehir görüntüsünden uzak ve doğal bir köy havasında olduğu için burada kahve yetiştiriciliği özel şirketlere değil, ailelere aittir. Her bölgede çiftçilikle uğraşan aileler kahve yetiştiriciliğini modern araçlara gerek duymadan eski usul el yapımı aletlerle yıllardır en doğal ortamda gerçekleştirmektedirler.
Toplama ve Sonrası Aşamalar
Elle ağaçlarından toplanan kirazlar yine elle çekirdeklerine ayrılır. Kirazından çıkarılan çekirdekler ilk iş olarak yıkanır. Çekirdekleri yıkamak için de Himalayalardan gelen kaynak suyu kullanılır. Toprağı ve suyuyla tamamen Himalayalar kokan Himalaya Kahvesi çekirdekleri yıkandıktan sonra güneş altında kurumaya bırakılır.
Bu kurutma süresi 2-4 hafta arasında değişir. Bu süreçte yine elle tek tek denetlenen çekirdeklerden kıvamında kurumuş olanlar toplanır. Henüz istenilen kıvamı tutturamamış olanlar ise güneş altında beklemeye devam ederler. Olur da güneş altında fazla kalarak iyice kuruyup güneşin zararlı ışınlarını da içine çekmiş olan çekirdekler varsa, onlar maalesef üretim hatası olarak arkadaşlarından başka bir yer ayrılmak zorunda kalır. Bu nedenle işçlik, göz ve bilgi çok önemlidir.
Himalayalar Kahvesi çekirdeklerinin oluştuğu kirazların hasat zamanı Ekim ve Kasım aylarında olur. Kasım ve Aralık aylarında yıkanıp güneş altında kurutma işlemi gerçekleşir. Kurumuş yeşil çekirdekler toplanır. Aralık ayının sonlarından itibaren Katmandu başta olmak üzere şehirlere dağılır, Ocak ayından itibaren de artık dünyanın farklı bölgelerinde kavrulup içilmeyi beklemektedir.
Himalayalar Kahvesi Nasıl Kavrulmalı?
Kavrulması için en uygun olanı ne medium ne dark olanıdır. Tam arası olarak gösterilen dark-medium roast yani orta-çok kavrulma Himalayalar Kahvesi içimi için en uygun olanıdır. Eğer medium olarak kavrulursa kahvenin özünde yer alan topraksı tat baskın gelecek, fındıkımsı aroma ağır olacak ve çikolata ile vanilya tadını bastıracaktır. Eğer oldu da dark olarak kavrulursa o zaman da toprak ve fındık aromaları kıvamını yitirmiş olacak ve asit tadı daha yüksek olacaktır.
Şimdi medium-dark arası kavurmanın tam kıvamını tutturmanın ne kadar zor bir işlem ve tam zamanında olması gereken bir iş olduğu düşünülebilir. Ama o yeşil kahvenin oraya gelinceye kadar insan eliyle nasıl işlemlerden geçtiğini düşününce bizimkisine çile demek komik olur. Tam kıvamında kavrulmuş bir Himalayalar Kahvesi’nin ilk yudumunda dilinize bir vanilya yumuşaklığı gelir. Yudumu içinize doğru çekip damağınızdan geçirdiğinizde ise sanki sıvı bir fındıklı çikolata tadı gelir. İşte tam bu bir iki saniyelik an büyülenme anıdır. Aromanın hem bu kadar ayrışabildiği hem de hepsini bir anda hissettiren kahve neredeyse yok gibidir.
Himalayalar Kahvesi ve Jamaica Blue Mountain
Bayali bölgesinden gelen Blue Mountain kahvesi şimdiden dünyanın en güzel ve özel kahvelerinden olan Jamaica Blue Mountain ile karşılaştırılmaya başlanmıştır. Ancak henüz dünyaya açılımı sınırlı olduğundan ün kazanamamıştır, şimdilik. Himalayalar Kahvesi damağınızdan geçip vücudunuza yayılmasıyla tam o anda bedeniniz pozitif bir tepkime verir. Gözleriniz daha çok açılıp etrafı daha iyi süzer, ellerinize hafifçe hızlanan bir hareket kolaylığı gelir. Bu yazıyı yazarken aynı zamanda içtiğimden olsa gerek, kulağınıza gelen müzikteki enstrüman sesleri daha da canlanıp sizi şarkının içine çeker. John Lennon-Shaved Fish albümü çalmakta şu an. Yaşadığınız ve bulunduğunuz ortamın ötesine giderek hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir renkli hayatın içine adım atarsınız.
“The Holy Mountain” filminin son sahnesinde kamera geriye doğru giderek etrafı gösterir. Kameralar, mikrofonlar, ışık, set çalışanları, oyuncular, filmin yapımında bütün çalışanlar ile beraber kullanılan aletler film karesinde gözükür. Yönetmen Alejandro Jodorowsky “Gerçek hayat bizi bekler” der. Kahvemizi içip bitirdikten bir süre sonra zamanla yavaş yavaş girmiş olduğumuz renkli ve keyifli dünyadan çıkıp tekrar bu dünyaya geri dönüş yapıyoruz. O zaman tazeleyelim…
“Bu kahve midenize düşer ve anında bir ayaklanma başlar. Fikirler savaştaki bir ordu gibi hareket etmeye başlar ve aslında savaş başlar. Hatıralar dörtnala koşar gibi canlanır, arka arkaya göz önüne gelirler. Sanki süvariler ve keskin nişancıların olduğu bölgeden silah dolu trenlerin geçmesi gibidir her şey. Savaş dumanında olduğu gibi kağıt, mürekkeple dolar siyah suyun selinde.”
HONORE DE BALZAC
Okurken kahveyi yaşadım gibi, kahveden de öte bir kahve gibi. Türkiye’de bulabilir miyiz?
Bir aylik gecikmeli cevap icin ozurlerimle; su anda Turkiye’de satilmiyor, ulke disindan gelecek tanidiklar onlardan siparis edilebilir, kesinlikle pisman olunmayacak ;)