Yazı İçeriği
Cevabı çok basit bir soru için makale mi yazılır arkadaşım, en iyi filtre kahve elbette senin en çok sevdiğindir. Diyenlerden misiniz yoksa Gönül Yazar misali hep daha iyisi vardır diyenlerden mi? (Sadece latife başka bir anlam aramayın altında yahu) Neyse goy goy yapmadan konuya gireyim.
Eğer en iyi filtre kahveyi arıyorsanız demek ki içtiğiniz kahveden memnun değilsiniz, ya da farklı tatlar bulmaya ve damağınızı geliştirmeye çalışıyorsunuz. Yazının devamında bazı inatçı ve popüler davranış modlarından ve biraz da gerçeklerden bahsedeyim ki etraflıca olaya vakıf olabilelim. Ama önce sorunun cevabı: En iyi filtre kahve kesinlikle sizin en sevdiğiniz kahvedir, ötesi yok.
Ama, ne sevdiğinizi, neden sevdiğinizi, ve neyi gözden kaçırmak üzere olduğunuzu fark etmek isterseniz okumaya devam edebilirsiniz.
MOD 1: Bunların Hepsi Pazarlama Hilesi
Bu moda sahip kişiler genellikle bu tür şeylere para harcamayı sevmezler o nedenle üçü bir arada genelde en sevdikleri kahvedir. Ama bunu alenen söylemeye de çekinirler. Bu nedenle kendilerini kendilerine ve çevrelerine savunmanın yöntemi de bu sözlerdir. Bunların hepsi pazarlama hilesi arkadaş, kahve kahvedir işte ne farkı var. Onlarca para vermeye değer mi al işte bende kavanozda kahve var atıyorum bi kaşık ben de uyanıyorum o da uyanıyor. Ne farkı var?
Valla haksız sayılmaz aslında, kahve kahvedir. Ha tabi domates de domates, karpuz da karpuz ne farkı olabilir ki dediğinizde işin rengi değişir. Zira bu moddaki kişi kendi görüşünü savunmak için farklı kahve denemeyi reddeder. Hatta kahveyi bir keyif içeceği değil bir sabah rutini gibi düşünür. Ayılmak veya sohbet etmek için bir araç. Çayı daha çok sever, milli içecek olarak görür onu, Türkiye’de çayın geçmişinin kahveden daha eski olduğuna inanır. Oysa kahve 1500’lerde çay 1800’lerde girmiştir evlere.
Ama domatesin ve karpuzun envai çeşidini bu yaşa gelene kadar tattığı için domates domatestir pek demez… Eğer siz de kendinizi bu modda görüyorsanız ve bundan çıkma isteğiniz varsa şu yazımı – Ben Kahveden Anlamam! – okuyarak başlayabilirsiniz.
MOD 2: Kahve Dediğin Dibcik Gibin Sert Olur, Bir Yudumu Diker Seni Ayağa
Bu moddaki dostumuzun sert kahveden ne kastettiği çok ama çok önemli, koyu kavrulmuş bir kahveyi sert diye niteliyor olabilir. Koyu kavrulan kahve karbonize yani kömür kahvedir, çekirdek heba edilmiş ve bütün lezzetten arındırılmıştır. Genelde büyük zincir markalarda görürüz bunu, öyle ya her yudumda aynı lezzetin yolu yakmaktan geçer. Ha unutmadan kahve kavurma derecesi arttıkça içindeki kafein azalır.
Yok bu değil de ayıltıcı etki ise o zaman o çekirdek içinde robusta vardır. Robusta çekirdekleri çok geniş tadım skalası olmayan, kafeini ve ağaç verimliliği yüksek çekirdeklerdir. Mokapota’daki ilk kahve yazılarımdandır, detay için ona bakabilirsiniz Arabica ve Robusta Çekirdeklerin Farkları Neler?
Bir ihtimal daha var ki bu ilk iki moda göre daha bilinçli bir kahve severdir. Asidite yani kahve tadındaki ekşiliği sevmez. Bu oldukça normaldir ve zevk meselesidir. Ancak bu grubun bir çoğunda gördüğüm ilk “iyi kahve” denemelerini tavsiye üstüne asiditesi yüksek çekirdekle yapmaları ve bu nedenle asiditeden uzaklaşmalarıdır. Oysa damak tadını adım adım geliştirmek gerekir ki bir anda uç noktadaki bir tat ile bütün deneyim mahvolmasın. Bunun yolu gene aynı kılavuzdan geçiyor. Ha yok derse ki adım adım denedim ama sevemedim bir türlü, işte buna boyun kıldan ince zira zevki tartışamayız.
MOD 3: Filtre Kahve Daha Güzel Tabi Ama İmkan Yok
İyi kahve içmek için bir imkana da gerek yok aslında. Migrosta 30 liraya (yaklaşık 1 dolar veya 1 kilo domates) french press satılıyor. Bu bile iyi kahve içmenizi sağlar. Zaman veya ortam olmayabilir ona da bir şey diyemem elbette ama hazır kahve içilebilen her yerde french press‘de içilebilir yeter ki siz isteyin.
MOD 4: Abi Çok Güzel Bir Kahve Buldum, Hem de Fiyatı Çok İyi!
Bu en tehlikeli mod aslında kendi seçimini delice savunup en doğru seçimi yaptığını ve etrafındaki herkesin bunu yapmadığını düşündüğü için (aslında içten içe böyle olmadığını bilse de) kendini bir basamak üstte gören bir yaklaşım.
Biraz konuştuğunuzda anlarsınız ki pazar yerlerinde satılan en ucuz öğütülmüş kahveyi almıştır kendisi. Öğütme biraz İstanbul’a gecenin çökmesi gibidir. Bütün kötü görüntü kaybolur. Muhtemelen kavurması da biraz yukarıdadır, ki koyu kavurma da gece gibidir, lezzetteki çirkinlikleri yakarak / karbonize ederek kaybeder ama geriye hep aynı tat kalır, kömür. Ama ucuzdur. Birinci moddan çok farkı yoktur aslında sadece filtre kahveyi kabul etmiş halidir diyebiliriz kendisine.
MOD 5: Ya filtre kahveyi seviyorum ama gurme değilim. İçerim yani, fark etmez…
Bu mod umut vaat eden iyi ve kötü kahveyi ayırt edebilen amma velakin damak tadını geliştirmek istemeyen ya da nasıl geliştireceğini bilemeyen bir mod. En sevdiğim ve en öğrenmeye açık da mod aslında. Bu moda yakınsanız eğer hemen damak tadınızı geliştirme çalışmalarına başlamanız gerek şimdi başlarsanız 1 yıl sonra bana teşekkür edersiniz. Zaten hali hazırda bir kılavuz yazım var, onu takip edebilirsiniz. Şöyle buyrun… Ben Kahveden Anlamam!
Biraz da Sektörden Gerçekler
İngilizlerin çok güzel bir sözü vardır, “too good to be true” “gerçek olamayacak kadar iyi” buna çok dikkat etmek gerek. Pazar yerlerinde öyle fiyatlar görüyorum ki gerçekten aklım almıyor. Örneğin sadece alış fiyatı 10 USD olan bir yeşil çekirdeği 8 dolara satabiliyor. Diyeceksiniz ki olamaz mı, Özgür hoca gibi yanıtlayayım O LA MAZ!. Çünkü yeşil çekirdek kavrulduğunda %15 civarı ağırlığını kaybeder. Yani kilosu 10 USD dediğiniz çekirdeğin aslında kavrulduğunda maliyet kilosu 11,74 USD olur. Bunun üstüne paketleme, (valfli doypack, kutu, etiket), elektrik, gaz, işçilik, dükkan kirası ve bir de inanılmaz bir hale gelen kargo fiyatlarını eklediğinizde bu fiyata “o” çekirdeği satmanın imkanı kalmıyor. O yüzden bi kaç kere düşünün derim.
Bir diğer nokta ise taze kavrulmuş ve taze çekilmiş ya da taze öğütülmüş söz dizeleri. Taze çekilmiş ve taze öğütülmüş kahve taze kahve değildir. Ama taze kavrulmuş kahve tazedir. Kahve çekirdekleri yeşil halde iken iyi koşullarda saklandığında en az 2-3 yıl bayatlamazlar. Ancak kavurduğunuzda işin rengi değişir.
Oksijenle her temas kavrulmuş çekirdeği bayatlatır. Öğüttüğünüzde ise oksijen temas yüzeyini oldukça fazla artırdığınız için bu bayatlama oldukça hızlanır. Kavrulmuş bir kahve çekirdeği ambalajında korunduğu sürece 1 ay kadar kullanılabilir. Ama her gün bir öncekine göre tazeliğini yitirir. Öğütüldüğünde ise bu süre 1-2 güne iner.
Özellikle büyük markalar ve global üreticiler çekirdek bayatlamasın diye paketleme esnasında paket içindeki oksijeni emerek yerine azot/nitrojen basar. Bu işlem paket açılana kadar kavrulmuş veya öğütülmüş kahvenin bayatlamasını oldukça yavaşlatır. Ancak paket açıldığında oksijen işin içine girdiği için bayatlama hızlanır.
Sözün özü , taze çekilmiş ya da taze öğütülmüş değil taze kavrulmuş kahve alın. Mümkünse çekirdek halde alın ve kendiniz öğütün. İlle de öğütülmüş almanız gerekiyorsa küçük paketlerde taze kavuran bir yerden alın ve oksijenden olabildiğince koruyun. paketin ağzını kapattığınızda veya kapatırken içinde kalan havayı mutlaka tahliye edin.
Harman Kahveler
Bu konuya daha önce şu yazımda – Blend Kahve: Sanat mı? Kılıf mı? – değinmiştim o nedenle burada tekrarını yapmayayım.
Ez cümle, domatesi bilerek aldığınız gibi kahvenizi de bilerek tüketin ancak o zaman en iyi filtre kahveye erişebilirsiniz. Bizim kahvelerimiz arasından denemek isterseniz de MOKAPOTA SHOP‘u ziyaret edebilirsiniz.