Mavi Gözlü Dev – Arvydas Sabonis

1995 yılının güneşli bir yaz gününde Portland şehrinin NBA takımı Trail Blazers 9 yıllık bir uğraş ve beklemenin sonunda takım yönetimiyle beraber kentin valisi ve milletvekillerinin katılımıyla biraz sonra sözleşme imzalayacak olan 30 yaşındaki basketbolcuya içmek için su veya meyve suyu teklifini yaptıklarında “Bira” cevabını alırlar, 2.21m boyunda ve 132 kilo ağırlığındaki Sabonis’e “Hayır” demek kolay değildir.

Arvydas Ramos Sabonis, o zamanlarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne ait olan Litvanya’nın Kaunas şehrinde kış mevsiminin etkisini göstermeye başladığı ve SSCB-ABD arasındaki soğuk savaşın zirveye tırmandığı 1964 yılının 19 Aralık gününde dünyaya gelir.

MERHABA

Babasının 2.04m olması nedeniyle doğumundan ve çocukluğundan itibaren bulunduğu her ortamın en uzun boylusu haline gelen Sabonis’in yaşamı daha çok muhasebeci annesiyle geçer. Terzi olan babası gündüz işini tamamladıktan sonra iş çıkışı arkadaşlarıyla vodka eşliğinde poker masasında bitirir gününü.

Baba Sabonis’in, kağıtlardaki el çabukluğunun oğluna hızlı şut atma ve pas dağıtmadaki bilek ve parmak hareketlerine geçtiğini söyleyebiliriz. Ancak baba Sabonis uzun boyuna rağmen hiç basketbol oynamamıştır, bir spor dalıyla uğraşmamıştır. Zaten Arvydas Sabonis de 13 yaşına kadar basketbol topunun ne olduğunu bilmeyecektir öğretmeni eline tutuşturuncaya kadar.

BASKETBOLA MERHABA

Sabonis, basketbol topunu eline aldığında çok sever ve hiç bırakmaz. Öyle ki yaşıtları arasında en uzun boylu olması nedeniyle potaya en yakın olduğundan zaten karşısında tehdit olmaz. Ama bunun dışında saha görüşü, pozisyon okuması ve pas isabeti nedeniyle de birçok oyununun kurulumunda merkez konumda yer alır.

Bunların yanında büyük cüssesine rağmen oldukça hızlıdır da. Hemen iki yıl sonra 15 yaşına geldiğinde, sadece Kaunas şehrinin değil bütün ülkenin de dikkatini çekmiştir.Ve genç milli takıma alınmıştır. 17 yaşında profesyonel olarak ilk defa Zalgiris Kaunas forması giyen Sabonis, bir yıl sonra 18 yaşında SSCB milli takımı forması altında Dünya Basketbol Şampiyonluğu altın madalyasını takacaktır.

MERHABA NBA mi?

Arvydas Ramos Sabonis 02

Geç başlayan ama hızlı yükselen kariyerinde Sabonis artık NBA takımlarının da dikkatini çekmiştir. 1985 yılında NBA draftında 77. sıradan Atlanta Hawks tarafından seçilir ama o zamanki kurallara göre henüz 21 yaşında olmadığı için bu draft geçerlilik kazanmaz.

1986 yılı baharında aşil tendonundan sakatlanan Sabonis’in kariyeri gencecik yaşında bitme noktasına gelir ve aylarca basketbol oynayamaz. Ancak buna rağmen 1986 NBA draftında Portland Trail Blazers tarafından 24. sıradan seçilir.

SSCB-ABD arasında artık soğuk savaş zirvede olmasa da yine de etkisini özellikle spor alanında göstermektedir ve Sovyet oyuncuların kapitalist bir ülkede oynama hakları yoktur (taa ki 1989 yılına kadar). Portland Trail Blazers draft etmesine rağmen oynatamayacağını bilse de dönemin Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gorbaçov’a 200 sayfalık bir mektup yazarlar.

PORTLAND’IN ÇABASI

Bu mektubu tek cümleyle özetlemek gerekirse: Sabonis’in bütün tedavi masraflarını üstlenerek ABD’de tedavi etmek istediklerini, kendi takımlarında oynatamasalar bile dünya basketbolunun böyle bir yetenekten mahrum olmasını istemediklerini yazarlar. Sabonis’in tedavisi tam olarak olmasa da büyük ölçüde başarılı olur ancak kariyerini sonuna kadar etkileyeceği izleri kalmıştır.

Yere basışı değişmek zorunda kalmıştır ve bunun sonrasında hızı oldukça yavaşlamakla beraber aşırı yüklenmeden her basketbol sezonunda kronik hale gelecek olan bacak sakatlıkları yakasını bırakmaz 40 yaşında aktif spor yaşantısını sonlandırıncaya kadar.

SEUL OLİMPİYATLARI

1988 yılında Seul’deki olimpiyat oyunlarında SSCB-ABD basketbol yarı finalında karşılaşırlar. 1980 yılında Moskova’daki olimpiyatları ABD ve 1984 yılında Los Angeles’taki olimpiyatları SSCB boykot ederek katılmadığından bu maçın önemi bir spor müsabakasının da dışına çıkmıştır.

12 kişilik Sovyet takımının yarısı havasında basketbol olan Litvanya kökenli oyunculardan oluşmuştur.  Dünyanın gözü Sabonis’in üzerindeyken onun karşısında ABD’de sonraki yıllarda amiral olarak anılacak olan David Robinson’ın yıldızı da yeni parlamaya başlamıştır.

SSCB – ABD YARI FİNALİ

Genelde Amerikalı oyunculardan beklenilen ve görülen smaçlar bu maçta Sabonis’in pota altındaki duruşu nedeniyle yok olmuştur ve ABD tempo bulamamaktadır. Bunun yanında Sabonis’in Danny Manning ve özellikle de David Robinson’ın üzerinden yaptığı smaçlar Amerikalı oyuncuların moralini bozmuştur. Son defa SSCB forması altında olimpiyata çıkan oyuncular takım bütünlüğünü hiç bozmadan oynamıştır. Dağılmadan önceki son senesini yaşayan komünizm maçı 82-76 kazanmıştır. Finalde ise SSCB karşısında yine adı sadece artık tarih kitaplarında yer alan Yugoslavya ile karşılaşmış ve rahat bir şekilde 76-63 kazamışlardır.

O maçta 21 yaşında olup Sabonis karşısında korkudan kenara gelen ve hem Avrupa’da hem de NBA’da her karşılaşmalarında Sabonis karşısında eğilen Dino Radja daha sonraki yıllarda bir röportajında “Bu adamın eğer sakatlıkları olmasaydı David Robinson’dan çok daha iyi bir basketbolcu olabilirdi. İnanın bana, o kadar uzun süredir onu tanıyorum ve izliyorum ki bu sözlerim bile masum kalır, bahsettiğimden de daha iyi bir oyuncuydu. Daha 1985 yılında bir canavardı. Bütün sahayı fişek gibi geçerdi o cüssesiyle. Üçlük atardı, smaç yapardı. Sakatlıkları olmasaydı NBA’de 30 yaşından sonra 10 yıl oynar ve bu 10 yılda da her sene All-Star olurdu” demiştir.

SAKATLIKLAR

Dino Radja’nın bahsettiği bu sakatlıkların kökeni Portland’taki aşil tendonu tedavisi tam olarak tamamlanmadan SSCB milli takımının onu zorla olimpiyatlara götürmesinde yatar. Ülkenin kötü durumunda spor ile mutlu olmak isteyen Sovyetlerin bu davranışına Portland takım doktorları tepki gösterir çünkü Sabonis bırakın koşmayı daha henüz topallayarak yürümektedir.

Ancak Sabonis çocukluktan beraber oynadığı, tanıdığı takım arkadaşlarını görünce onların ona olan ihtiyaçlarını bildikçe sargılarla da olsa bütün maçlarda en üst performansı gösterir. Bir başka görüş de Sabonis’in olimpiyatlarda oynamaması için Portland doktorlarının tedaviyi mümkün olduğunca uzattığıdır. Ortada olan, bırakılan genç bir insan ve sağındaki ile solundaki ülkelerin onun üzerinden hakimiyet savaşı.

Arvydas Ramos Sabonis 03

İSPANYA

1989 yılında Sovyet oyuncuların artık serbest kalmasıyla Sabonis, İspanya’nın yolunu tutar. 1989-1992 yılları arasında CB Valladolid’te oynayan Sabonis 1992 yılında Real Madrid formasını sırtına geçirir ve bu formayla iki İspanya Şampiyonluğu ve bir Euroleague Şampiyonluğu kazanır.

1995 yılında Arvydas Sabonis ve Portland Trail Blazers masaya otururlar. Sabonis gelmek istediğini söyler ve Portland yönetimi kabul eder. Ancak takımın basketbol genel müdürü Bob Whitsitt’in tek bir şartı vardır, bütün sağlık kontrollerinden sorunsuz geçmesi…

Testler yapılır ve 2011 yılında Bob Whitsitt’in açıklamasına göre “Sabonis’i takıma almak için sağlık testlerine başladığımız gün henüz daha ilk x-ray testinden çıkmıştı, doktor bana koşarak geldi ve Sabonis’in otoparkta engelliler kısmına park etmesi gerektiğini söyledi”.

Ancak buna rağmen Portland Trail Blazers, 30 yaşındaki Sabonis ile el sıkıştı ve 6 sezon sürecek olan birliktelik başladı. Ki 2001 yılında ayrıldıktan sonra 2002-2003 sezonunda tekrar bir araya geldiler.

TEKRAR PORTLAND

Sabonis 7 sezonluk Portland kariyerinde 1997-1998 sezonunda 16 sayı 10 ribaund ve 3 asist ortalamaları tutturur. Toplamda 12 sayı ve 7.3 ribaund ortalamalarıyla oynar. Her sezon sakatlanarak zaman zaman takımını yalnız bıraksa da ilginç bir şekilde 38 yaşında ikinci defa takıma katıldığında, 82 normal sezon maçından 78 tanesinde oynayarak bir sezondaki en yüksek maç oynama sayısına ulaşmıştır.

Sabonis Portland ile her sezonunda playoff görmüştür. Otoparkta engelli kısmına park etmesi gerektiği söylenen sezonun playoffunu 23.6 sayı ve 10.2 ribaund ortalamalarıyla bitirmiştir. Kariyerini 40 yaşında basketbola başladığı yerde, Zalgiris Kaunas’ta bitirmiştir. Sabonis 2010 yılında FIBA Hall of Fame ve 2011 yılında Amerika’da Naismith Memorial Basketball Hall of Fame olmuştur. 21 yaşında basketbol yaşamını biterme noktasına getiren topallamadan kurtulmak için, daha kısa ve yavaş adımlarla yürüyüşünü ve koşusunu değiştirmek zorunda kalmıştır. Ama bu oyunun aşkına tutunarak dünyanın en iyi pivotlarından biri haline gelmiştir.

BİRA

Politik oyunların olmadığı, sağlığın bütün başarılardan önce geldiğini, aslolanın insan olduğunu anladığımız gün savaşın sıcağı da soğuğu da yok olacaktır. Sabonis bir gün bir Kaunas barında sevdiği bir yerel birayı bulamayınca nedenini sorar. Bira fabrikasının borçları yüzünden kapanmak üzere olduğunu, bu nedenle de dağıtım yapamadıklarını öğrenir. ‘’Yüzlerce insan işsiz kalmak üzeredir ve bu sadece onları değil aileleriyle beraber binlerce kişiyi etkilemektedir. Gözümün önünde bu olurken bunun olmasına izin veremezdim’’ der. Sabonis, fabrikanın bütün borçlarını öder, çünkü aslolanın insan olduğunu da çok iyi bilir.

Sabonis, takımıyla ilk antremanını bitirmiş, yeni takım arkadaşlarıyla soyunma odasına girmiştir. Antreman sonrası Amerikalı oyuncular bara gitmeye ve çaylak olduğundan Sabonis’e etrafı göstermeye karar verirler. Harvey Grant, Sabonis’e yaklaşır ve sorar “Bira içmeye gidiyoruz, sever misin?” ve ona cevap olarak “Kim sevmez ki” der mavi gözlü dev.

Arvydas Ramos Sabonis 04

“Herkes Sabonis’in NBA’deki başarılı halini konuşuyor, bu gördüğünüz Sabonis orjinalinin yarısı bile değil. Ben onu 21-22 yaşlarındaki halini de izledim ve o yaşlarda bile Shaq’ten, Patrick Ewing’ten, Hakeem Olajuwan’dan daha iyiydi. Topu alıyordu, topu dağıtıyordu, her yerden şut atabiliyordu, guard gibi topu sürebiliyordu, en yükseğe zıplıyordu. Sakatlıkları olmasaydı dünyanın en iyi pivotu olacaktı.”

VLADE DİVAC

“Tek çekindiğim oyuncu: Arvydas Sabonis.”

SHAQUİLLE O’NEAL

Mavi Gözlü Dev – Arvydas Sabonis” yazısında 3 düşünce

  1. Vahit Ozer diyor ki:

    Çocukluğumda formasında CCCP yazan ama aslı SSCB olan bir takımdı benim için. Her maçlarından sonra sokağa çıkıp onların isimleriyle şut çeker maç yapardık. Volkov’un ayaklar bitişik şut sitiline çok çalışsam da Sabonis’i ise hep hayranlıkla izlerdim ve bendeki yeri bir başkaydı hep. Oyuna girdiği andaysa voltranda siyah aslan geldiğinde ne hissediyorsam aynı şeyleri hissederdim. Hah şimdi yenicez! Çok güzel bir yazı eskiye gittim birden. elinize sağlık.
    Hazır eskiye gitmişken 89 avrupa şampiyonası kadrosuna da bi baktım siz de alttaki isimlere bir bakın hiç ilginiz olmasa bile herkesin hafızasına kazınmış bir kaç isim çıkar karşınıza.

    Arvydas Sabonis,
    Alexander Volkov,
    Šarūnas Marčiulionis,
    Tiit Sokk,
    Valeri Tikhonenko,
    Alexander Belostenny,
    Rimas Kurtinaitis,
    Valdemaras Chomičius,
    Gundars Vētra,
    Valeri Goborov,
    Viktor Berejnoi,
    Elshad Gadashev
    Antrenör: Vladas Garastas

    • Caner Ceylan diyor ki:

      Doksanli yillarda basketbolun sevdasina tutuldugumda babamdan duydugum ve bildigim isimler bunlar. Ne zaman basketbol maci izlesek anlatirdi bu oyunculari ozellikle de Sabonis, Marciulionis ve Volkov. Ikibinli yillarda ise internetin gelisimiyle hem o CCCP takimini hem de yine cok duydugum Yugoslav takimini ve oyuncularini daha cok tanima ve bilme firsati buldum. Ne mutlu bana ki o donemi bilen ve yasamis siz gelip benim yazimi okumussunuz, ben tesekkur ederim.

  2. Vedat Özdağ diyor ki:

    Benim için daha iyisi yok..memlekete NBA gelmeden önce ismini duyduğumuz ilk isimlerden ( Drazen’i de rahmetle analım) Sabonis’in ,92 Barcelona olimpiyatlarında ABD’nin Dream Team 1 ( NBA oyuncularının ilk kez katılabildiği takım ) ile yaptıkları maçta , David Robinson’u yaklaşık 5 sn. içinde denediği iki smaç denemesinde de bloklamasını hala unutamıyorum :) Çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir