Yazı İçeriği
“İnsanların yaşlandığı için hayallerinin peşinde koşmadığı doğru değildir; insanlar, hayallerinin peşinde koşmadığı için yaşlanırlar” demiştir Kolombiya topraklarında yetişen Gabriel Garcia Marquez.
Kolombiya denince Marquez dışında belki de tarihin en büyük uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar da akla gelir. Futbol ile ilgilenenler için Asprilla, karizmasıyla Valderrama ve son dönemde Falcao ile James Rodriguez de hatırlanır, müzikte ise Shakira. Bazılarımız bu isimleri okur, izler ve dinler, hayran da olabilir. Bazılarımız hiç takip bile etmez ama aynı ülkeden çıkan kahve dünyanın her yerine yayılmaktadır.
Kolombiya ve Kahvenin Tanışması
Brezilya ve Vietnam’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü kahve üreticisi olan Kolombiya’nın kahve ile tanışması 18. yüzyıla dayanır. Güney Amerika’yı tamamen kullanmaya başlayan İspanyollar zamanla Hristiyanlık dinini de yaymak için rahiplerini görevlendirirler.
Ülkeden ülkeye gezen rahipler yanlarında aynı zamanda kahve de taşırlar. Çünkü yeni olan bu kıtada kahve henüz çok da yaygın değildir. 1730’lu yıllarda Kolombiya’ya rahiplerin gelmesi aynı zamanda kahvenin de gelmesi anlamına geliyordu. Ülkedeki ilk kahve üretimi ise 1790 yılında gerçekleşir. 45 yıl boyunca ülkenin kuzeydoğusundaki Giron ve Muzo bölgesinde yetiştirilen kahve bu süre içerisinde gelen İspanyolların hizmetine sunulur. 1835 yılında ise ilk ihracat Cucuta limanından ABD’ye yapılır.
Bu işe ilk atılan yine bir rahip olan Francisco Romero zamanla kahve yetiştiriciliğinin ülke geneline yayılması için çalışmaya başlar. Öyle ki klise tarafından din suçluların kefaret cezası toprağa kahve tohumları ekmek olarak açıklanır. Kısa süre içerisinde Santander, Antioquia, Cundinamarca ve Caldas gibi en önemli bölgelerde kahve yetiştirilmeye başlanır.
Kahvenin Kolombiya Ekonomisine Etkisi
Güney Amerika’nın kuzeyinde yer alması, Orta Amerika ile yakın durması nedeniyle ABD’ye yoğun bir şekilde kahve ihracatı yapılmaya başlanmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında ülkenin önemli ve zengin toprak sahipleri kahvenin büyüyen ekonomisini gördükten sonra kahve üretimine girmeye başlarlar. Daha önce tütün yetiştirip ihracatını yapan çiftlik sahipleri 1900’lü yıllarda artık kahve üreten merkezler haline gelmiştir.
ABD dışında Fransa ve Almanya’nın da Kolombiya’dan kahve almaya başlaması ülkede yepyeni ve canlanan bir ekonomiye yol açmıştır. Önceleri ülkenin kuzeyinde en başta Santander bölgesinde yetiştirilen kahve zamanla ülkenin merkez ve batı bölgelerine yayılmaya başlar.
1927 yılında Kolombiya Kahve Yetiştiricileri Ulusal Federasyonu kurulur. Bu kuruluş sadece o dönem için değil aynı zamanda gelecekte de uygulanmak üzere ülke geneli için bir kahve politikası belirler. Bu politikanın en önemli dayanağı ise kahve yetiştiricilerinin bireysel hareket etmemesi, federasyona bağlı kalarak ticaretini yapmasıdır. Böylece ülkede kahve yetiştirmeye müsait bütün topraklar tek bir çatı altında toplanır. Kolombiya’nın bugünkü yıllık 50 milyon kilo kahve ihracatının temeli de bu politikaya dayanmaktadır.
Kolombiya’da kahvenin yükselen bir ekonomi olmasına zaman içinde dünyada yaşanılan gelişmelere ara ara darbe indirmiştir. Birinci Dünya savaşı esnasında Avrupa ticareti yaralanmışken İkinci Dünya Savaşı sırasında da düşüş yaşanmıştır. Kahve içmek aslında askerlerin sabah uyanmaları ve nöbette olanların da uyanık kalması için kullanılan en önemli gıda haline gelmesine rağmen Kolombiya’dan gemilerle ihracatı savaş nedeniyle durma noktasia gelmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa pazarının canlanması zaman almaya başlarken ABD ile olan ticaret tekrar iyi duruma gelmiştir. Ancak 1960’lı yıllarda Güney Amerika’dan yükselen Komünizm hareketlenmesi ABD’nin bu kıtadan gelen her şeyine kuşkulu gözlerle bakmasına neden olmuştur.
1970 yılından sonra ise Kolombiya hem ABD hem de Avrupa ticaretini artık üst noktalara getirmeye başlamış ve ülkenin neredeyse en önemli ekonomi kaynağı olmaya başlamıştı. Bu dönemde Kolombiya’da kokain ticareti ise tavan yapmıştır. 70’li yılların sonlarından itibaren ABD’ye her ay 70-80 ton kokain girer. Kolombiya’nın adı da uyuşturucu ülkesi olarak anılmaya başlar. Pablo Escobar ismi de işte bu dönemde sıkça kulakları meşgul eder.
Kolombiya İçin Seçim Vakti
Koka bitkisi en çok Bolivya ve Peru’da yetiştirilmesine rağmen Kolombiya’da üretilen kokanın kalitesi standartın üstünde olması ülkeyi illegal pazara itmiştir. Ülkenin dağlık bir yapısının olması, fazlasıyla sönmüş yanardağların bulunması kahve kalitesini üste çıkarmasının yanında kokanın da kalitesini arttırınca Escobar’ın da dahil olduğu Medellin Kartel mafyası ABD, Avrupa ve hatta Asya kokain piyasasını eline geçirmiştir.
Kolombiya’dan kahve götüren gemilerin makine dairelerine, uçakların kanat ve motor kısımlarına, araçların koltuk içlerine saklanılan kokain böylece kahve ticaritini de kuşkulu hale getirmiştir. 80’li yılların ortalarından itibaren ABD uyuşturucu savaşına başlamış olup Escobar’ın ortadan kaldırılması için atılıma girmiştir. Böylece kahvenin ABD’ye gelişi zaman almaya başlamış ve Avrupa Birliği de onlarca denetim bölgesi kurmuştur. ABD gizli ajanlarını Kolombiya’ya sürmüş, Escobar’ın etrafındaki insanları satın almaya başlamış, askeri güçleri denetimine sokmuştur.
1993 yılının 3 Aralık gününde uyuşturucu lideri Pablo Escobar, Medellin’de öldürüldükten sonra Kolombiya kahve ekonomisi tekrar canlanmaya başlamıştır. Öyle ki 2011 yılında UNESCO, Kolombiya’yı “Kültürel Kahve Doğası” ilan ederek Dünya Mirası olarak tanıtmıştır.
1999 yılında Kolombiya’nın önemli Kahve üretim bölgesi olan Armenia merkezinde meydana gelen 6.2 büyüklüğüdeki deprem kahve için işlenilebilir alanın %65’ini etkiledi. Buna rağme kahvenin yetiştiği kiraz ağaçlarında neredeyse hiç hasar olmaması kahve ekonomisinin ayakta kalmasına neden oldu.
2009 yılında 60 milyon kilo olan kahve ihracatının bugün %15 azalmasının nedeni ise 1980 ve 2015 yılları arasındaki küresel ısınmayla beraber gelen bir derecelik ısınma sonrası yetiştirmeye uygun toprağın verimini kaybetmeye başlamasıdır. Bugün farkında olmasak da küresel ısınmanın sadece 35 yılda yarattığı etki önümüzdeki yıllar için şimdiden soru işareti oluşturmalı.
Kolombiya Kahvesini Özel Kılan Etmenler
Arabica kahvesinin yoğun olarak yetiştirildiği Kolombiya’da 800m-1900m arasındaki yükseklikler üretim için kullanılmaktadır. Eğimli, inişli çıkışlı ve fazlasıyla ağaçtan oluşan bu arazilere hiçbir araç giremediği için bütün toplama ve taşıma işleri insan eliyle yapılır.
Kahve ağaçlarının yetiştirildiği birçok yerde aynı zamanda muz ağaçlarının olması sonucu birbirlerine tat konusunda etkileşim olmakta, kahvedeki tatlı bir aromanın oluşmasının en büyük nedeni bu yakınlaşmanın olması üzerine yorumlanmaktadır.
Escobar ile ünlenen Medellin bölgesi şu anda en yoğun kahve üretiminin yapıldığı alan olarak gösterilebilir. Bu bölge ve civarında yetişen kahvelerin orta ve düşük seviyede asit içermesi sonucu aroma daha yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Medellin, Armenia ve Manizales bölgelerinde üretilip ismine kısaca MAM denilen kahve yüksek kalitesi ve lezzetiyle kahveseverlerin ilgisini çekmektedir.
Libano kökenli Supremo kahvesi ise Kolombiya’nın en yüksek kalitedeki kahvesi olup dünya kahve lezzetleri arasında da önemli bir yere sahiptir. Supremo, yüksek derecede hissedilen aromasında vanilya, çikolata ve bal lezzetlerine sahip olup kokusunda da adeta sizleri bir çiçek bahçesinde yürütmektedir.
Ekvator sınırına yakın ola Narino ise “Hadi burada da kahve üretelim” denilerek ülkenin en son kurulan üretim bölgesi olmasına rağmen dünya piyasasına büyük bir giriş yapmış, Starbucks başta olmak üzere birçok kahve zincirinin ve üçüncü nesil kahvecilerin kullandığı kahve haline gelmiştir.
Eğer ki olur da içimi yumuşak, kafeini fazla hissedilmeyen, sadece aromasına sarılacağınız ve asit miktarı en düşük olan bir kahve isterseniz Bucamaranga bölgesinde sadece böyle bir tat isteyenler için kahve üretimi de mevcuttur. Bu farklı bölgelerde üretilen ve farklı tatlar alınan kahvelerin tohumları Kolombiya dışındaki ülkelerde de üretilmeye çalışılmış ancak hiçbir şekilde benzer bir tat oluşmaması nedeniyle bu proje bitirilmiştir.
“Yüzyıllık Yalnızlık” isimli kitabında Gabriel Garcia Marquez “Senin ve benim aynı anda var olduğumuzu bilmem benim için yeterlidir” der. Bugün, tam da şu anda elimizden bulunan değerleri ve değer verdiklerimizi yaşamalı dostlar. Çünkü kaybolduktan sonra geriye kalan yine Marquez’in dediği gibi “Hayatta sana ne olduğu önemli değil, ne hatırladığın ve nasıl hatırladığındır”.
‘‘Kahvemi içene kadar asla gülmem.’’
CLARK GABLE